Spor özellikle de Fenerbahçe tutkum.Gerçeği yansıtmayan haksız yazılara karşı yazmak için buradayım

26 Aralık 2016 Pazartesi

İDARE EDİYORUZ İŞTE

İDARE EDİYORUZ İŞTE!

Mevsim kış,

Hava soğuk.

Türk ordusu Suriye’de toprak bütünlüğümüzü tehdit eden teröristlere karşı savaşıyor.

Mecliste kavgalar,

Güneydoğu da terör bitmiyor!

Bombalar patlıyor polislerimiz,

Mayınlar patlıyor askerlerimiz şehit oluyor.

Statlar boş,

Hakemler art niyetli!

Trafikten kurtulmak için Avrasya tünelini,

Suriye’lileri kurtarmak için sınır kapılarını açıyoruz.

Yumurta fiyatı tavan yaptı,

Dolar yastık altından dört köşe oldu!

Benzine zam,

Vatandaşa yüklü doğal gaz faturası!

Herkes vatan, bayrak sevdasıyla yanıyor,

Hainler içeriden ateş ediyor!

Rusya dost olmuş,

ABD postunu sermiş!

Dertler derya olmuş güzel ülkeme,

Ülkem de sandal!

Savruldukça savruluyor!

Vatandaşımız

Sokakta, evde, iş yerin de, trafikte her yerde idare etme derdinde!

Kardeş diye kapılarımızı açıp içeri aldığımız Suriye’li yan gelip yatma derdinde!

Biz Suriye’de savaşıp şehitler verelim!

Suriye’li keyfine bakıp ’’ ağaya beleş’’ misali sefa sürsün!

2016’ da darbe yedik!

2017 ‘den umutluyuz!

Belki  ‘’Noel Baba’’ yolunu şaşırıp bizim ülkemize gelir de ülkemiz huzur bulur!


23 Aralık 2016 Cuma

FENERBAHÇE İKİ ADAMLA ŞAMPİYON OLUR

Enteresan bir gün. Hava yağmurlu fakat dışarıda insanı üşütmeyen bir hava var. Hürriyet Dünyası kapı önünde sigara içiyoruz.

Mevzu  Fenerbahçe ve transfer. Spor servisinin sevilen kişisi Timuçin Eriç ve bir iki kişi daha orada. Timuçin çok iyi bir Fenerbahçelidir. Kendisine sordum haliyle transfer var mı diye?
Timuçin Eriç umutsuz bir bakışla ‘sanmıyorum’ dedi. Neden diye sordum  fazla bir şey söylemedi. Fakat enteresan bir şey söyledi.

''Ben Aziz Başkanın yerinde olsam Başakşehir’ den Emre ve Antalya’dan Eto’yu alırım. Al bu ikisini takım şampiyon olsun'' dedi. Bunu söylerken ''Selçuk Şahin''i bile şuan takımın aradığı cümlesini kurdu.

Timuçin’in futbol bilgisi üst düzeydir. Söyledikleri genelde çıkar. O yüzden söylediklerini düşünmeye başladım. Gerçekten Timuçin haklıydı. Fenerbahçe’yi şampiyon yapmak için çok uzaklardan futbolcu aramaya gerek yoktu. Yurt içinden iki hamle ile taraftarın istediği şampiyonluğun gelmemesine neden yoktu.


Lens, Kjaer,Skirtel, M. Topal, Josef, Hasan Ali biraz Sow biraz da Van Persie takımın yükünü çeken isimler.. Ancak Fenerbahçe’ye, orta alanda arkadaşlarını yönlendirecek, çabuk bir futbolcu gerekiyor. Fenerbahçe bu futbolcunun eksikliğini çekiyor. Bu futbolcu da hiç şüphesiz GiulinaoTerraneo ve V. Pereira tarafından tarafından sessizce gönderilen, yönetim tarafından kimsenin sesi çıkmayıp ayrılışına göz yumulan Emre Belezoğlu.

Fenerbahçe sahada 4 – 3 – 3 dizilişi ile oynuyor. Orta alanda da M. Topal, Josef, Alper ( Ozan sakatlandıktan sonra) oynuyor. Herkesin gördüğü gibi Fenerbahçe hücum futbolu oynamaktan ziyade rakibin oynamasına müsaade eden bir takım.

Stoperler duran toplar haricinde ileriye çıkmıyor. İki bek ise zaman zaman ileriye çıksa da rakip takım oyunun içerisinde devamlı var olduğu için hep savunmadalar.

Orta alanda M. Topal ayağına topu aldığı zaman genelde yan pas yapmak zorunda kalıyor. Ya da arkadaşlarının gelip topu istemelerini bekliyor. Arkadaşları yardıma gelmeyince top orta sahada önünde kalıyor ve mecburen yan pas yapmak zorunda kalıyor.

Josef de Souza bu sene çok verimli işler yapıyor. Rakibe basıyor, top kapıyor, arkadaşlarına yardım edip zaman zamanda ortadan arkadaşlarına hücuma destek vermeye çalışıyor. Topu kaptığında baskıyı görünce dilipling özelliği olmadığı için topu geri ya da yana oynuyor.

Alper Potuk Ozan’ın sakatlanması ile birlikte orta üçlüde şans bulmaya başladı. Doğru işlerde çıkardı. Fakat tam bir orta sahanın ortasında oynayacak özelliklere sahip değil. Alper driplingle hücuma çıkıp ya araya top atan ya da faul alan bir oyuncu. Gol atma becerisi yüksek değildir.

Buradan yola çıkarak Fenerbahçe’nin orta sahasında eksik olan oyuncu özelliği tüm çıplaklığı ile göze çarpıyor. Arkadaşlarını yönetecek çabuk bir oyucu derken aslında topu kanatlara açabilen, hızlı düşünebilen sahada lider özelliğini yansıtabilen Emre Belezoğlu’na gerçekten Fenerbahçe’nin ihtiyacı olduğu gerçeğidir.

Fenerbahçe'nin  elinde  Volkan Şen, lens gibi hızlı adamları sahada olmasına rağmen yeterince beslenememeleri doğru dürüst gol pozisyonu bile bulamamasının en büyük sebebi, Emre gibi bir oyuncunun olmamasından kaynaklanmaktadır.

Fernandao, Sow ve V.Persie’nin olduğu bölgeye Emenke’nin kadro dışı kalmasıyla birlikte Eto transferi  bulunmaz Hint kumaşıdır. V. Persie’nin sürekliliğinin olmaması Fernandao’nun sakatlıktan yeni çıkmış olması ve iki sezondur istenilen seviye gelememesi forvette Sow'u tek başına bırakabilir. Onun için ezeli rakibi Beşiktaş yolu gözüken Eto transferi Fenerbahçe’ye tam isabet sağlar. Gol becerisi ve öz güveni yüksek olan Samuel Eto alınırsa ligin ikinci yarısında minimum 15 gol atabileceğini tahmin etmek her halde zor değildir.

Devre arasında Emre ve Eto transferleri olursa, baskılı oynama isteğini presle  birleştirip oyunu da hızlı pas yoluyla rakip alana yıkıp Lens ve Volkan Şen’e daha çabuk toplar atılırsa pozisyonlar kendiliğinden oluşacak
 ve belki de camianın istediği 4. yıldız gelecektir.

Aziz Yıldırım Fenerbahçe’yi şampiyon yapmak istiyorsa bu iki transferi mutlaka yapmalıdır. Dick  Advocaat’ında bu bu transferlere hayır diyemeyeceği kesindir. Çünkü Emre de Eto da Advocaat’ın oynatmak istediği oyun şablonunda mihenk taşları olarak göze çarpıyor.


20 Aralık 2016 Salı

AHVAL NEDİR DİYE SORMA SAKIN

AHVAL NEDİR DİYE SORMA SAKIN!

Gün geçmiyor ki güzel ülkemizde bombalar patlamasın, askerler, polisler, siviller ölmesin!

Eskiden güne umutla başlar, umutlarımız doğrultusunda hayatın içinde var olabilme, tutunabilme uğraşı verirken, 15 Temmuz ve sonrası hayatta kalabilme endişesini derinden derine her gün kuşkularımız artarak yaşıyoruz.

İlkokul yıllarında bize anlatılan ülkemizin dört bir yanı düşmanlarla çevrili gerçeğine, bu gün içerden de düşmanların ve hainlerin olduğu gerçeği eklendi. Eklenen bu gerçek öyle bir gerçek ki, dört bir yanımızda var olan düşmanlardan daha tehlikeli bir gerçek. ’’Hain içerde olunca kapı kilit tutmaz’’ diyen Dede Korkut muhtemelen bu gün içerde olan kahpelerin hainliğini görmüş olacak ki bu sözü söylemiştir.

Devletine, milletine karşı hainliği; özgürlük, adalet, barış diye süsleyerek, çeşitli kılıflar uyduran emperyalist güçler ‘’kişilik, karakter’’ bozuklukları olan insanları kullanarak, içerden üzerimize oynadıkları tehlikeli oyunlar ile insanların kahpelikleri bu gün hat safhaya ulaşmış, güzel ülkemiz üzerinde dönen oyunlar ülkemiz ve milletimiz üzerine kara bulutlar gibi çökmüştür.

Yaşanan tüm bu olayları ‘’tiyatro’’ diye yorumlayan gözleri kör, ama olmuş akıl yoksunu akla, mantığa sığmayan düşüncede olan insanların tutum ve davranışlarını da anlamak mümkün değil.

Yaklaşık 30 yıla yakın bir zamandır bu güzel ülkemizin başına bela olan PKK terör örgütünün yanına son yıllarda DAEŞ, PYD, YPG, İŞİD gibi terör örgütleri yetmez gibi içerde yetişen ve yeşeren en büyük terör örgütü FETÖ hainleri ülkemize telafisi mümkün olmayan acılar yaşattılar ve yaşatmaya devam ediyorlar. Bu terör örgütleri emperyalist güçlerle el ele vermiş vaziyette ülkemizi bölmeye çalışıyorlar.

Güney Doğu’da onca şehit haberlerinin yanında, her gün patlayan bombalar ile ülke kan gölüne çevrilirken bu oyunlar içerisinde aziz milletimizin ahvalini düşünmek, insanın içerisine acı sızıdan başka bir şey vermemektedir.

Ülkemiz üzerine oynanan oyunlar büyük. Bir değil birçok oyun var.
Yediği çanağı pisleyen hainler dün gece ülkemiz üzerinde ki oyunlarına birde ‘’suikast’’ gibi çok ağır bir oyun eklediler. Bu çok ama çok tehlikeli bir oyun.  Rusya Büyük Elçisine sıkılan kurşun her iki ülkeye sıkılan kurşundur. İki ülke arasında var olan dayanışma ve yakınlaşmaya yönelik yapılan kocaman bir ’’provokasyon’’ olup, Türkiye’yi itibarsızlaştırma ve güçsüzleştirme operasyonudur.

Bu devlet, bu millet tarih boyunca bu hainlere kapılarını sımsıkı kapattı. Bu kapıların açılmaması için geçmişte olduğu gibi bu günde canlar veriliyor.
Bugün bu oyunları tezgahlayan ve alkışlayanlara karşı, ülkemiz de bu oyunu görüp bozmaya çalışan akıl sahipleri insanların sayısı bir hayli fazla.
Bu oyun elbette bozulacak. Hainler kendi kazdıkları çukurlarda boğulacaklar. Yeter ki biz Türkü, Kürdü, Alevisi, Sünnisi, Lazı, Çerkezi ile ele ele verip sımsıkı kenetlenelim.

Allah bu milletin birliğini, dirliğini bozmak isteyenlere fırsat vermesin…

7 Aralık 2016 Çarşamba

Avcılar'da Ataturk Koşusu

http://mobil.hurriyet.com.tr/7den-70e-ataturk-icin-kostular-40284932


Yeşilkent Spor'dan sürpriz hamle

http://mobil.hurriyet.com.tr/yesilkent-spordan-supriz-hamle-40299782


BEŞİKTAŞ KİEV'DE NEDEN KAYBETTİ

BEŞİKTAŞ KİEV' DE NEDEN KAYBETTİ!

Kiev’ de buz gibi bir gece.  Beşiktaş umutlu Kiev ise çoktan havlu atmış. Beşiktaş galip gelirse gruptaki diğer maçın sonucuna bakmadan gruptan çıkacak ve tarih yazacak. Böylece zafer sarhoşluğu ile  buz gibi hava yerini sıcaklığa bırakacak.

Kulübede battaniyeye  sarılı yedek oyuncular ve tribünde ki seyirciler daha ısınmadan 9. dakikada Biesedin’ in boş kaleye yuvarladığı top ile  Beşiktaş’lı taraftarların kanı donmaya başlarken 30. dakikada skandal bir karara imza atan İskoç hakem Craig Thomson donmaya başlamış olan Beşiktaş’a Kiev’de buz tutturuyordu.

Kırmızı kart ve penaltı olayını biraz daha açarsak, Hırıstiyan dünyası biz Türklere karşı olan tavır ve tutumlarını  bir kez daha gözler önüne seriyordu. Maça skandal bir hakem atarken bunun sinyallerini vermişti ama bizler görmezlikten geldik. Avrupa kupalarında istenmeyen takımlarımıza karşı yapılan operasyonlara sessiz kalan yeterince lobi oluşturamayan ülke federasyonu  ne zaman bu lobi çalışmalarının içerisinde yer alacak açıkçası merak ediyorum.

Aslında Beşiktaş’a ilk operasyon İtalya’da Napoli maçında yapıldı. Fakat o gün Beşiktaş  UEFA’yı , maçın hakemini ve Napoli’yi yenmişti. O gün alınan galibiyet baş döndürdüğü için kimseler bu operasyonu göremedi.

Tekrar dönelim maça. Skandal bir penaltı golü ile iki farklı skor ve oyuncu sayısı ile geriye düşen Beşiktaş için ekranları başındaki milyonlarca ve statta olan yaklaşık 3500 Beşiktaş taraftarının yüreğinde ki, Türk’ün inatçılığı inancı sıcaklığını hala koruyordu. Akıllara 3-0’dan 3-3 getirilen Benfica maçı geliyordu. Bunun için kara kartalın bir kanat çırpması yetiyordu. Fakat umudunu Benfica maçıyla birlikte yitiren ve o günden sonra yaptığı açıklamalar ile sürekli gündemi farklı yerlere çeken Şenol Güneş havanın soğukluğundan mı bilinmez ama saha kenarında buz tutmuş olmalı ki oyuna hiçbir müdahalede bulunamadı. Olanları sadece seyretti. Oynanan oyuna da hakem kararlarına da maç sonunda olduğu gibi sessiz kaldı!

45+1’ de skor 4-0 olduğunda artık sahada onur mücadelesi olması gerekirken 56. Dakikada topa gereksiz yere vurup  UEFA’da yoluna devam edecek Beşiktaş’ı yalnız bırakan Aboubakar’ın şuursuzca davranışını da anlamak mümkün değil.  Aboubakar ‘ın topa ancak gol için vurması gerektiğini  birileri anlatmalıdır.

UEFA’nın Türk takımlarına karşı tutumu açık ve net olarak yıllardır süregelen bir tutum olurken  Şenol Güneş’in maçtan  birkaç gün önceki açıklamalarını da anlamak için alim olmak gerekir.
Şenol Güneş ‘’ Beşiktaş tarihinin en önemli maçına çıkacak’’ derken her halde kendisini kastediyordu. Çünkü 114 yıllık geçmişe sahip Beşiktaş bir çok tarihi maç oynadı ve bir çok başarı kazandı. Fakat  Şenol Güneş için bu maç gerçekten hocanın hayatında ki en büyük maçtı. Şenol Güneş tarihinde ki en önemli maçta İskoç hakeme yardım etti.  15 gün boyunca fikstür dezavantajından bahseden ve başka konulardan bahsederek oyuncularını mental anlamda maça hazırlayamadı. Son dört maçta gol dahi atamayan ve grubun en zayıf takımı ile oynanacak maçı ‘’Tarihin en büyük maçı’’ diye lanse ederseniz, futbolcu zaten beyin olarak maça 1-0 geride başlar. Şenol Güneş bu açıklamaları ile hata yapmıştır. Bunu kabul etmek  gerekir.

Sonuç olarak Beşiktaş hem maçı kaybetti daha doğrusu kaybettirildi dersek daha doğru olur. Aynı zamanda da milyon dolarları kaybetti. UEFA’nın tezgahı yine tuttu. Masa başında tezgahlanan planı İskoç hakem uygulamaya koydu.  Fakat Beşiktaş Avrupa serüvenine UEFA’da devam ediyor.

6-0 lık skora rağmen ‘’Aldırma gönül aldırma’’ diye hep bir ağızdan bağıran Beşiktaş taraftarını da alkışlamak gerekir.