Spor özellikle de Fenerbahçe tutkum.Gerçeği yansıtmayan haksız yazılara karşı yazmak için buradayım

27 Aralık 2020 Pazar

KUYRUKLU YALAN

KUYRUKLU YALAN !

Bütün dünyada olduğu gibi güzel ülkemizde yaklaşık  bir yıldır Korona ile mücadele etmektedir.
                                   
Bu mücadele ile birlikte dar gelirli vatandaşlar hem kazançlarında  hem de çarşı-pazarda büyük kayıp yaşamaktadırlar.

Bugün Türkiye'de hizmet sektöründen geçinen milyonlarca insan vardır.
Bu insanlar bu dönemde işsiz kaldılar!
Sürecin ilk başlarında ''Kısa Çalışma Ödeneği'' şimdilerde ise ''Ücretsiz İzin Ödeneği'' adı altında  devletten  destek  alarak geçinmeye çalışmaktadırlar.

Buraya kadar he şey koronadan dolayı normal olarak kabul edilmektedir!

Dünya'daki süper güç devletlerini bile alt üst eden Covit 19, 2020' nin kabusu durumundadır!

Ülkeler ekonomik olarak büyük kayıplara uğramışlardır!

Bu yaşananlar bu sürecin bir parçası olarak kabul edilmektedir.

Fakaaaat anormal olan ise;

Ülkemizde her kriz ortamında olduğu gibi bu süreçte de  fırsatçılara  doğan  güneşin varlığıdır.

Serbest piyasa ekonomisi nedeni ile devlet yetkililerinin  müdahalede yetersiz kalması, başta çarşı-pazar olmak üzere artan fiyatlar karşısında dar gelirlinin cebindeki paranın buhar olup uçması alım gücünü zayıflatmıştır.

Üretimin neredeyse yok denecek kadar az olması,  83 milyonun direk tüketime yönelmesi fırsatçılar için fırsatın ağa babasını oluşturmuştur.

Bu fırsatta enflasyon denen canavarı hortlatıp, hayat pahalılığını beraberinde getirmiştir!

TÜİK Tarafından  açıklanan enflasyon oranlarını bu fırsatçılar alt üst edip fiyatlarla istedikleri gibi oynamalarına gün doğmuştur!

Zira  halkın hissettiği enflasyon ile TÜİK tarafından açıklanan oranlar arsındaki fark gece gündüz kadar belirgindir.

Ortada istatiksel olarak ciddi bir tutarsızlık vardır!

Günlük ve mevsimler ihtiyaçlara göre artan fiyatlarda  hesaplama yapıldığında hiç bir şeyin yerinde kalmadığını, fiyatların yaydan çıkmış ok gibi hareket ettiğini görmekteyiz.

Her mutfakta bulunması gereken temel gıda ürünleri et, süt, sebze, meyve , un, çay, şeker, makarna, pirinç ,mercimek, bulgur, ekmek, peynir, zeytin gibi günlük ihtiyaçlardaki artışlar son bir yıl içerisinde tavan yaptı.

Yakalayabilene aşk olsun!

Yumurta tavuktan pahalı hale geldi!,

Sıvı yağ aldı başını gidiyor!

Yağsız diyet yemekleri mecburi olarak sofralarımıza girmek için ilk sıraya yerleşti !

Buna birde elektrik, su, doğalgaz birim fiyatlarında ki artışlar eklenince  dar gelirli vatandaşlar ' borç batağına' sürüklenmişlerdir.

100 Lira 10 Liranın, 200 Lira 20 Liranın yerine geçtiği gerçeğini kabullenmemiz kaçınılmazdır!

Fakat , ekonomik durumu iyi olanlar, çalışmadan, anadan babadan bir şeylere sahip olanlar, alın teri nedir bilmeyenler, kolay yoldan kazananlara göre yukarıda yazılanların hepsi ''Kuyruklu Yalan.''

Onlara göre;

- Ülke bolluk içerisinde, herkes her şeye sahip!

- Nankörlük etmesinler!

- Geçinemiyorum diyen yalan konuşmasinlar gibi serzenişlerde bulunmaktadırlar...

Halbuki; Bugün asgari ücretle, yada dört kişilik bir ailede  bir tek kişinin çalışması ile geçinenlerin sayısı bir hayli fazladır.

İşte bu kişiler; Bir yandan pandemi sürecinin getirmiş olduğu işsizlik ile boğuşurken diğer yandan da  enflasyon denen canavar ile mücadele edip hayat pahalılığını iliklerine kadar yaşamaktadırlar...

Velhasıl,
İstatiksel verilerin gerçekten uzak olduğu gerçeği ortadayken, enflasyonun varlığına ''Kuyruklu Yalan''  diyenler, '' Tok Açın Halinden Anlamaz'' gerçeğini bir kez daha gözler önüne sermektedir...


20 Aralık 2020 Pazar

Gün Birlik Olma Günü

OYUNA GELME FENERBAHÇE’Lİ GÜN BİRLİK OLMA GÜNÜ!

Sezona mutlak şampiyonluk parolası ile başlayan Fenerbahçe, son haftalarda aldığı başarısız sonuçlar ile gündemi oluşturmaktadır.

Sezona Sportif Direktörlüğe Emre Belezoğlu’nu,Teknik Direktörlüğe Erol Bulut’u getiren Ali Koç ve yol arkadaşları TFF’nin diretmesine rağmen  yurt içi ve yurt dışından 18 yeni önemli transfer yaparak nerdeyse şampiyonluğa oynayacak iki takım oluşturdular.

Kağıt üzerindeki kadrolara bakıldığında gerçekten Fenerbahçe şampiyonluğun bir numaralı favori takımı durumundaydı.

Şampiyonluk parolası ile sezona başlayan Fenerbahçe, 13 haftalık süreçte tam tamına 16  puan kaybederek camiada hayal kırıklığı yaşanmasına sebebiyet verdi.

Bu hayal kırklığının sebeplerini 2 madde de ele almakta fayda vardır!

Birincisi;
Oyun olarak bir türlü istenilen seviyeye çıkılamaması, şampiyonluğun ‘olmazsa olmaz' görüldüğü bir sezonda ister istemez Ali Koç, Erol Bulut ve Emre Belezoğlu  isimlerini  tartışmanın ortasında bıraktı!

İlk 7 haftanın aksine son 5 haftada oyun olarak sahaya yansıtılan ne bir takım ruhu nede bir oyun karakterinin olmadığı gerçeğini herkes yüksek sesle konuşmaya başladı.

Sahada tamamı ile iflas etmiş, mücadele etmeyen, sorumluluk almayan ruhsuz ve vurdum duymaz bir oyuncu gurubu tükenişliğin görüntülerini boş tribünler önünde televizyon ekranlarına yansıtırken, taraftara da adeta isyan ateşini yaktırıyordu!

Peş peşe alınan mağlubiyetler sonrasında aklıselim taraftarlar sosyal medya üzerinden birlik, beraberlik çağrıları yaparlarken diğer tarafta da başta Erol Bulut ve Ali Koç yönetimini istifaya davet edenlerin sayısı bir hayli artmaktadır!

Fenerbahçe’de son maçlara bakıldığında bireysel hata yapan oyuncu sayısı her geçen gün artmaktadır.

Başta kaleci Altay olmak üzere, savunmanın yetersizliğini herkes görmektedir!

Savunmada büyük bir kriz yaşanmaktadır!

Stoperlerin birbirlerini tamamlayan karakterde oyuncular olmadığını futboldan anlayan herkes görebilmektedir.  Ne adam paylaşımı nede topa ilk müdahalede başarılı değiller. Sürekleri yerlerini kaybedip adam kaçırmaktadırlar.. Stoperler ve bekler takıma defansta ağır hasarlar vermektedirler.
Lemos, Tissarant ve Serdar bir türlü istenilen seviyeye gelemediler. Acemice müdahaleler yapmaktadırlar. Yaptırdıkları 6 penaltı ile Avrupa liglerinde rekor kırarlarken Fenerbahçe’yi ligde kalesinde en çok gol gören 5 takımdan biri haline getirdiler.
Böylelikle Fenerbahçe’nin stoper ihtiyacı açık ve net olarak gözükmektedir.

Orta sahası da mücadele olarak son haftalarda rakiplerinin gerisinde kalmaktadır.
Hiçbir maçta orta saha üstünlüğünü ele alamamaktadırlar. Kazanılan ikili mücadele sayısı neredeyse yok denecek kadar az!
Sosa beklenenden uzak, Gustavo ‘’benden bu kadar’’ dercesine hareket ederken, Mert Hakan Yandaş ise tam bir hayal kırıklığı yaşatmaktadır.
Bir tek Ozan’ın çabası göze çapsa da oda yeterli olmadığı görülmektedir!

Kanatlar ise tam bir hayal kırıklığı yaratmaktadır!
Topu ileri taşımada son derece yetersiz ve ağır kalmaktadırlar. Herkes genç Ferdi’ye bel bağlamışken Ferdi bu hali ile 11’de çıkması açıkçası bende şaşkınlık yaratmaktadır.

Fenerbahçe oyun temposu olarak otobanda gitmeyen Mercedes misali çok yavaş kalmaktadır.

Buna rağmen bu süreçte Fenerbahçe ligde en çok gol atan takım hüviyetindedir.
Fenerbahçe gol atmada sıkıntı yaşamazken, oyun içerisinde  asıl sorunun yukarıda bahsettiğimiz gibi yeterli mücadeleden uzak ve takım  ruhunun eksik oluşu göze çarpmaktadır! Bu oluşuma hangi olayların zemin hazırladığını iyi etüt etmekte fayda ardır!

Son 4 haftada alınan sonuçlar, Fenerbahçe’nin her geçen  gün eridiğini gözler önüne sermektedir. Geleceğe dair umutlar tükenirken, Fenerbahçe hızla büyük takım olmaktan uzaklaşmaktadır.

İşin acı tarafı; Fenerbahçe futbol takımı evinde maç kazanamaz hale gelmiştir.

Lig tarihinde ilk defa kendi evinde 3 maç üst üste kaybederken, 15 yıl aradan sonra da Beşiktaş’a Kadıköy’de kaybetmiştir!

Elinde ne kadar rekor varsa hepsi bir bir uçup gitmiştir. Aleyhine yeni rekorlar oluşmuştur!

Anadolu takımları Fenerbahçe’yi yenmekte zorlanmazken ve en kötüsü Fenerbahçe artık hiçbir maça kesin favori olarak çıkamamaktadır.

Peki bu süreç nasıl başladı?

Bu günkü duruma Fenerbahçe nasıl geldi?

Suçlu Erol Bulut mu yoksa Emre Belezoğlu mu?

İşte burada asıl ve en önemlisi yukarıdaki zeminin oluşmasına sebebiyet veren 2. Maddenin varlığıdır!

Nedir bu 2. Madde diye soracak olanlara anlatmakta fayda vardır!

Yıllardır Fenerbahçe üzerine oynanan oyunları aklıselim, futbolu bilen, taraf olmaktan ziyade objektif olan herkes bilmektedir.

Daha sezon başlamadan algıyı yönetmekle görevli Fenerbahçe düşmanları ve Türk futbolunu dizayn edenler Fenerbahçe’yi şampiyon ilan ettiler.

Ligin başlaması ile birlikte ardı ardına gelen başarılı sonuçlar camiada mutluluk yumağı oluşturdu.

Yıllardır Fenerbahçe’nin önünü kesip, üzerine oyun oynayanlar Konya maçı ile birlikte düğmeye bastılar!
Çünkü Fenerbahçe iyi oynamasa da başarılı sonuçlar alıyor, takım oturduğu zamanda önünde kimse duramazdı!

VAR üzerinden operasyonun ilk hamlesi yapıldı. Atılan nizami gol el diye iptal edildi.
Böylelikle Konya maçı ile birlikte futbolu dizayn edenlerin elleri bu sezonda saha içerisinde Fenerbahçe'nin üzerine  yapışmış oluyordu!

Olmayan penaltılar Fenerbahçe aleyhine verildi.
Atılan goller ofsayt diye iptal edildi.
Rakip ceza sahası içinde net penaltılar verilmezken, diğer takımlara aynı pozisyonlarda lehlerine düdük çalınıp oyun kurallarını Fenerbahçe aleyhine işlettiler.

Hal böyle olunca, alenen yapılan kasti hatalar futbolcular üzerinde de etki yapmakta gecikmedi!

Sahadaki mücadelenin yeterli olmadığını gören futbolcularda kırılganlık tavan yaptı.

Takımın özgüveni kayboldu.

Takım hızla takım olma yolundan uzaklaşıp, sıradanlaştı!

Saha içerisinde Cüneyt Çakır, Ali Palabıyık gibi hakemler bu ülkede kumpasın Fenerbahçe üzerine en çok kullandığı hakemler olarak alenen göze çapmaktadırlar.

Şunu kabul etmek gerekir ki; Her takımın kötü olduğu dönemler vardır. Fakat hiçbir takım Fenerbahçe’nin görmüş olduğu muameleyi asla görmemektedir!

Başta Fatih Terim, Sergen Yalçın, Mustafa Cengiz bas bas bağırırken, Fenerbahçe yonetimi sessizliğe gömülmüş Fenerbahçe'ye reva görüleni kabullenip, olanı biteni seyretmektedirler.

Fenerbahçe oyun olarak iyi oynamasa da önünün kesildiği açık ve net olarak maçlarda belli olmaktadır.

Elbette son 4 maçta 3 mağlubiyet almış takım eleştirilir!

Futbolcusu, hocası, sportif direktörü, yönetimi eleştirilir.

Burada sahanın içerisindeki olumsuz havayı ve tat vermeyen oyunu düzeltecek olan en başta Emre Belezoğlu, Erol Bulut ve ekibine büyük iş düşmektedir. Takımı düzeltecek ve işleri rayına oturtacak güce, kuvvete sahiptirler!

Lakin Türk futbolunu dizayn edenler ellerini futboldan çekmediği sürece, Fenerbahçe VAR odasından ve hakemlerden eşit muamele görmediği sürece Fenerbahçe'nin başarılı olması imkansızdır!

Bu başarısızlıkta  en az suçlu Erol Bulut’tur.
Bu düzen var olduğu sürece Erol Bulut değil kim gelirse gelsin sonuç değişmeyecektir.

Onun için gün birlik olma günüdür. Yönetime, teknik ekibe, takıma sahip çıkma günüdür!

Çünkü 3 Temmuz daha bitmedi, bu gidişle de biteceğe de benzememektedir!


15 Aralık 2020 Salı

EKMEKTEKİ KAYIP!

EKMEKTEKİ KAYIP!

Asgari ücret en az 3.100 lira olsun diyenler neye göre hesap yaptı bilemem ama 1 Ocak 2020 tarihinde 1 ekmek 1,5 lira iken bugün 1 ekmek 2 liradır.

Bu 50 kuruşluk fark  ekmeğe 1 yıl içerisinde %33.3 zam geldiğini göstermiştir. İşçi evine aldığı 3 ekmekten  1'ini kaybetmistir. Buradan yola çıkarak en az asgari ücrete de %33.3 zam gelmelidir diyenler, asgari ücretlinin hayatının sadece 1 ekmekten ibaret olmadığını görmezlikten gelemezler!
Bu zam  asgari ücretle geçinenlere yeterlimidir diye önce kendilerine sormalıdırlar.

Bir yıl içerisinde sadece ekmeğe değil her şeye %50, %60 zam gelmiştir.

Hayat inanılmaz pahalı olmuştur.

Eskiden asgari ücret bir işyerinde verilecek en düşük maaş olarak belirlenirken buğün tüm işyerlerinde neredeyse ortalama maaş olarak uygulanmaktadır.

4 kişilik bir ailenin market, pazar, elektrik, su, telefon, doğalgaz, okul,kira vs giderleri en düşük 5- 6.000 lira olarak hesaplanmaktadır.
Hal böyle olunca asgarî ücrete yapılacak zam iyice gözden geçirilmelidir.

EYT'li olarak  hakkı yenen işçi, hakkı olanı alamazken birde asgarî ücret komisyonunda hakkının yenilmemesini talep etmektedir

Hepsi bukadar!




8 Aralık 2020 Salı

Korona Hem Sahtekâr Hem de Akıllı Bir Virüs!

KORONA HEM SAHTEKAR HEMDE AKILLI BİR VİRÜS!
( Geçirdiğim  Hastalığın Hikayesi)

Yakın zamanda ailecek korona denen illete yakalandık.

Çok şükür büyük sıkıntılar yaşamadan, hastane odalarına düşmeden Yüce Allah’ımın yardımı ile evde atlattık.

Kendimizi tüm korumalara rağmen koruyamadık!

Covit 19 öyle bir yerden sessiz ve derinden geldi ki nereden geldiğini bile anlayamadık!

Siz ne yaparsanız yapın 14 değil 41 kural uygulayın bu virüs bir şekilde size musallat oluyor, kaçamıyorsunuz!

Önce nereden geldiğini nasıl başladığını size hissettirmiyor!

Hissettiğiniz anda da sahtekarlığa başlayıp bacaklarınızda derman bırakmıyor.
Ondan sonra belinizden size darbe yapıp bütün sahtekarlıkları bir bir işletiyor.

Korona’ya akıllı dememin sebebi insanı gayet iyi uyutuyor olmasındandır!

İlk başlarda sanki korona değil de her zaman ki klasik mevsimsel hastalıklar algısını insanda oluşturmaktadır.

Böylelikle korona olduğunuzu anlamaz iseniz size darbeleri bir bir indiriyor!

Devam edelim olanları anlatmaya!

Her tarafınız ağrıyor, sonra aşırı halsizlik oluşuyor! Burnunuz, ağzınız kurumaya başlıyor!

En zayıf yeriniz nere ise size oradan darbe yapmaya devam ediyor.

Kendinize yakıştırmasanız da hadi bir test yaptırayım deyip hastane yolunu tutuyorsunuz.

Ama yine de bende bir şey yok diye gittiğiniz hastaneden umutla dönüyorsunuz. Kendi kendinize La Fontaine masalları  okumaya devam ediyorsunuz.
''Bende bir şey yok ben Negatif çıkarım.''

Çünkü; ''Nefesim sağlam, nefes alıyorum'' diye kendi kendi kendinizi avutuyorsunuz.

Korona ise yakaladım seni kurtuluşun yok dercesine sessizce darbeleri indiriyor!

Boğaz şişkinliği, yüksek ateş, yanma, üşüme derken hooop yataktasınız.

Gözün aydın olsun, Korana seni nakavt etti!

Artık biliyorsunuz korona olduğunuzu!

Gece yarısı çalan kapı zili ile şok yaşamaya devam ediyorsunuz!

Kapıyı açtığınızda 2 sağlık personelini karşınızda gördüğünüzde içiniz ürperiyor!

Sağlık görevlileri hafif bir tebessüm ile;’’ ilaçlarınızı getirdik, geçmiş olsun, dikkatli olun atlatacaksınız. Bizde atlattık’’ deyince biraz rahatlıyorsunuz.

Kapı kapandığında sağlık personelleri merdivenlerden aşağı inerken elinize verilen ilaçlar bakarak; " Ben bu ilaçları kullanmam, sekiz sekiz içilir mi adamı öldürür" diyerek  korona ile savaşa ilk adımları atmış oluyorsunuz...

Artık Korona denen illete e savaş açmış durumdasınız.

Aynı zamanda bina daki komşularınız da sizin ile birlikte koranaya karşı savaş açıp daha tedirgin hale geldiklerini görmezlikten gelemiyorsunuz!
Nefes almaya cama çıkıyorsunuz, sokakta olan komşunuz sizden kaçıyor!
Çünkü vebalısınız!
Yan komşunuz bizede geçmiş midir diye tedirgin olup haklı olarak  endişeye kapılıyor!
Her gün merhaba dedikleriniz size karşı zebani görmüş gibi bakarken koronanın yarattığı etkiyi net olarak anlıyorsunuz!

Ama Korana uyanık, durmak yok, darbeye devam diyor!

Bu defa da göğsünüzden vuruyor, nefesin artık eskisi gibi sağlıklı değil, daralıyorsun ama pes yok!

Direnmeye devam!

Daha  göğüs kafesinin ağrılarına yeni alışmışken adi virüs  bu defa da bir darbe de sırtına yapıştırmada geç kalmıyor.

Aman Allah’ım sanki insanın sırtına çekiç ile çivi çakıyorlar, sırt üstü yatamıyorsun.

Bir taraftan ateş, bir taraftan, üşüme, göğüs ağrın, eklem ağrıları derken şimdide sırt ağrıları!

İnim inim inliyorsun!

Açıktan açığa inleyen nağmeleri söylüyorsun ama dört duvar arasında sesini eşin ve çocuklarından başka duyan yok!

5. günden sonra hafiften hafife kendinize  gelmeye başlıyorsunuz..

Artık evde ne varsa şifa niyetine kullanmaya başlıyorsunuz.

Her yolu deniyorsun çünkü can tatlı!

Bu ara da koku ve tat alma ortadan kayboluyor.
Yediklerin, içtiklerin tatsız tuzsuz.

Allah’tan sürekli arayan soran eş, dost, akraba ve arkadaşlar  güç veriyor!

Artık 10. gündesiniz ve Korona’nın tüm sahtekarlığına ve akıllığına rağmen inadınız  galip çıkıyor.

Çok şükür, KORONA denen illeti yendik diyorsunuz.

Yüce Allah  bu derdi ve başka dertleri kimseye göstermesin!

Sizlere tavsiyem!

Aman bana bir şey olmaz demeyin!

Kendinizi koruyun!

Yoksa evde hapis gibi zaman geçmiyor!

Not: (Hastane ortamını düşünmek bile istemiyorum.)

Cihan Taşcı 06.12.2020


23 Kasım 2020 Pazartesi

TRAFİKTE TELEFONLA OYNAMAK!

 

TRAFİKTE TELEFONLA OYNAMAK!

Sabah işe gelmek için durakta servis bekliyorum.

Trafik yoğun!

Yaklaşık yarım saat trafik yoğunluğundan dolayı durakta servis bekledim.

Servis beklerken ister istemez gözünüz sağa, sola kayan ya da olduğu yerde kalan araçlara ilişebiliyor.

Tamda bu durumu özetleyen durum geldi gözümün içerisine girdi.

Önümde bir araç, hep sola doğru kaydı. Sürücünün elinde telefon nereye gittiğinin farkında değil.

Neredeyse soldaki araçlara vurdu vuracak!

Mağdur olabilecek araçlardan bir sürücü Allah’tan kornaya bastı da kendine geldi!

Bu olaydan sonra ağır ağır giden trafikteki araçları seyretmeye başladım!

Bakalım kaç sürücünün elinde telefon var? Yola mı yoksa telefona mı bakıyor diye.

İnanılması güç ama gerçek olan olayın fotoğrafını çektim!

Ağır giden trafikteki sürücülerin yaklaşık 3 te 1’i elindeki telefonla haşır neşir!

Trafik umurlarında bile değil!

Solunda ki araca yol vermemiş, diğer aracın yoluna girmiş, trafiği daha da beter hale getirmiş olmalarının hiçbir önemi yok!

Unutmayalım!

Trafikte telefonla konuşmak ya da mesajlaşmak dikkat dağıtıyor.

İster istemez saçmalıkların yapılmasına böylelikle de kazaların ortaya çıkmasına sebebiyet vermektedir.

Ben iddaa ediyorum araç kullanan sürücülerin %70’i trafik kurallarını ve araç kullanmayı bilmiyor!

Düşünsenize; Siz trafik hız limitinin size müsaade ettiği limitte sağ şeritten gidiyorsunuz, arkadan gelen araç size selektör yapıyor!

Aldırış etmiyorsunuz birde kornaya basıyor! Aklı sıra hızlan diyor!

Vay anasını be adam sizi geçecek ama geçemiyor sürekli selektör ve korna!

Aracına binen herkes yol benim diyor!

Yollar sadece kendilerine özel yapılmış ya da babadan miras kalmış!

Başkası kullanmaz modunda!

Kazaları en asgariye indirmek için yapmamız gerekenler çok basit!

Öncelikle trafik kurallarını iyi öğrenmemiz gerekmektedir.

İkincisi ise hem kendimizi hem de diğer sürücüleri korumamız gerektiğinin gerçeğidir...

Ondan sonrası yüce yaratan ALLAH'a kalmıştır…

17 Kasım 2020 Salı

HEY CORC !

 HEY CORC!

Hayat pahalılığı Covit 19 ile yarış edercesine her geçen gün artmaktadır!

Dolar, Euro almış başını dere, tepe, düz demeden gidiyor.

Bu sıralar biraz düşmüş gibi olsa da 11 aylık süreçte Dolar, Euro ve Altında ciddi derecede artışlar oldu.

Hal böyle olunca olan yine dar gelirli işçiye oldu.

Alım gücü düştü.

Çarşı, pazardaki fiyatlar karşısında şaşkına, market, manav, şarküterindeki artışlar da ise acizliğe uğradı!

Fiyatlarda sürekli bir yükseliş söz konusu.

    .Geçen yılın geliri ile markete, pazara gittiğimizde geçen yılın aynı dönemine göre nerdeyse % 50-60 daha az şey alınabilmektedir..

  • Mevcut gelirlerimiz ile alım gücümüzün zayıflaması bizleri yoksulluğa doğru sürüklemektedir.

    Aylık alım gücü kaybımız ciddi derecede artış göstermektedir.

    Bugün 100 Euro yada Dolar küçük bir para gibi gözükse de TL’ye çevirdiğimizde ciddi rakam ediyor.

    100 Euro neredeyse 1000 (Bin) TL.

    İşte buradan işçinin kaybını net olarak görebiliyoruz.

    Ocak ayında asgari ücretli bir çalışan, aldığı ücretle 335 Euro alabilirken bugün 235 Euro alabilmektedir.

    Arada ciddi bir rakam söz konusu.

    Yıl başında asgari ücrete yapılan zam şu an buhar olup uçtu gitti

    Bu fark işçinin ciddi derecede yoksullaştığının göstergesidir.

    Hakan Peker’in 90’lı yılarda ki meşhur şarkısı bugünleri net özetlemektedir.

    Hey Corç, versene borç!
    Olmaz Maykıl, bende de yok!


    23 Eylül 2020 Çarşamba

    DEV DERBİYİ KİM KAZANIR?


    EDV DERBİYİ KİM KAZANIR

    Süper Lig’de nefesler tutuldu.

    Tüm gözler ligin 3. Haftasında 27 Eylül Pazar akşamı Türk Telekom Stadyumunda oynanacak olan dev derbiye çevrildi.

    Taraflı tarafsız gündemin ana maddesini, ”Dev Derbi’yi kim kazanacak?” sorusu oluşturuyor

    Galatasaray, ligin ilk iki haftasındaki performansa göre maçın favorisi diyenler olduğu gibi, derbinin favorisi olmaz diyenlerde çoğunlukta.

    İlk iki haftada Galatasaray spor yorumcularının ve taraftarlarının beğenisini kazandı.

    Ligin son şampiyonu Başakşehir karşısında, oyun olarak ilk haftaya nazaran daha üstüne koymuş, olabildiğince çabuk, oyun planı daha oturmuş, daha hazır olan bir Galatasaray seyrettik.

    Galatasaray’ın sahaya çıkacak olan kadrosu hemen hemen belli. Takımda çok fazla yeni oyuncu grubu yok, birbirlerini tanıyan ve tamamlayan oyunculardan kurulu olması Pazar akşamı Galatasaray için büyük bir avantaj ouşturmaktadır.

    Son maçta kaleci Fatih, Muslera’yı aratmadı.

    Savunmadaki stoperler, Luyindama ve Marcao şuan ligimizin en formda ve en uyumlu stoperleri. Önde oynayan arkadaşlarına büyük güç veriyorlar.

    Taylan iki haftada bir yıldız gibi parladı.

    Belhanda acayip form tutmuş. Son derece etkili oynuyor.

    Falcao ve Diagne formdalar. Duran topuda (penaltı),gelen topuda içeri atıyorlar!

    Forvet bölgesi olarak Galatasaray ligimizin en sorunsuz takımı.

    Birde Fatih hocanın takıma katkısını da unutmamak lazım!

    Galasaray’da sahada oynayan oyuncuların birçoğu güç olarak iyi durumdalar. Sezona iyi hazırlanmışlar. Saha içi devamlılıkları ile ön plana çıkan oyuncu sayısı bir hayli fazla.

    Ve en önemlisi çok fazla pozisyon hatası yapmıyorlar.

    Bunlar Galatasaray için ilk iki haftada göze çarpan artılar.

    Fenerbahçe’ye gelince:

    Fenerbahçe lige aslında çok moralli başladı.

    Sevgi limit tanımaz sloganı altında takıma TÜRKİYE şartlarına göre, yerinde nokta atışı yapılan kariyerli oyuncu transferleri taraftarı mest etti.Takımın neredeyse tamamı  (Gustavo, Ferdi, Ozan,Tolga, Serdar, Deniz, Altay dışında ) değişti.

    Son iki senenin sahadaki çöküntü takım sil baştan yeniden yapıldı.

    Takımın en etkili silahı olmaz ise olmazı Vedat MURİÇ bile limite takılmamak adına çok iyi bir paraya satıldı.

    Alınan oyunculardan Gökhan ve Caner çubukluya alışık olan, Fenerbahçe forması altında yıllarca ter döken oyuncular olması Fenerbahçe için şanstı.

    Jose Sosa’nın tartışılmaz bir oyuncu olduğunu kabul etmeyen yoktur.

    Tiam, Valancia, Novak, Sangare ve Sinan gibi oyuncular oynadıkları takımlarda iyi işler çıkarmış, kendilerini ispatlamış oyucular olarak göze çarpıyorlardı.

    Son iki sezonun kanayan yarası olarak görülen defans hattına yeni stoperler alındı.

    Mauricio Lemos, Marcel Tisserand ve iki beki ile birlikte defans hattı komple değişti. Orta sahası, kanatları, alınan ve alınacak  forveti ile, hocası ile tamamen yepyeni bir takım oluşturuldu.

    İsimler üzerinden bire bir gidildiğinde ortaya çok iyi bir takım çıktığından hiç kimsenin şüphesi yok gibi durmaktadır. Fakat takıma monte edilen 13 yeni transferin içindeki birçok oyuncunun yaşlı olması, saha içinde birbirleri ile uyumu nasıl olacak sorusunu da akıllara getirmekten geri kalmadı.

    Fizik gücü yüksek, daha genç ve koşan takımlara karşı bu Fenerbahçe ne yapar sorusuna bu hafta dev derbide biraz olsun cevap bulacağız.

    Fenerbahçe henüz tam manası ile hazır değil. Ortada kurulan yeni bir takım var.

    İki haftadaki performansa baktığımızda Fenerbahçe; oyun olarak ağır, çabukluktan ve üretkenlikten uzak bir görüntü çizdi.

    Hatayspor maçındaki Fenerbahçe’de oyun düzeni olarak göze çarpan hiçbir olumlu hareket yoktu. Saha içirişinde yaratıcı oyuncu sayısının azlığı, oyunu bir türlü istenilen kıvama getiremedi.

    Kadro yapısına bakarak çubuklunun sahada ışıl ışıl parlamasını hayal edenler, sahadaki oyun neticesinde biraz hayal kırıklığı yaşadılar.

    İki hafta itibari ile Erol hocada saha içine sihirli dokunuşlar yapamadı.

    İki hafta sonunda acilen kaliteli bir forvetin şart olduğu herkesin ortak noktada buluştuğu tek yer olarak göze çarptı.

    Yıldız diye büyük umut bağlanan Ferdi, Taylan gibi parlayamadı. Sahaya çıkan son iki ilk on birin içerisinde Ferdi’nin başarılı olması bir hayli zor.

    Ancak sahada Mert Hakan, Sosa gibi adamlar olursa o zaman Ferdi’den verim alırsınız.

    Savunma anlamında Atakaş Hatayspor ve Rize maçları çok ölçü olmadı. Açıkçası Hatayspor hücumu Akdeniz’de unutup Kadıköy’e gelmişti. Savunma için asıl sınavını bu hafta diyebiliriz.

    Pazar akşamı dev derbide her iki takımdan da fantastik bir oyun beklemek hayal olur. Nedeni ise futbolu güzelleştiren seyircinin ve Fenerbahçe’nin hazır olmayışı sahada daha çok taktik savaşı şeklinde geçecektir.

    Şimdilik Fenerbahçe’de taşlar tam yerine oturmadığı ve takımların form durumları göz önüne alındığında Pazar akşamı istatistikler Galatasaray’ın galip geleceğini gösterse de, bu Galatasaray için kolay olmayacak gibi duruyor. Fenerbahçe, topsuz oyunda Galatasaray’ın etkili ayaklarını bozup ve kilitlerse işte o zaman Galatasaray’da işler ters gidebilir. Nitekim Fenerbahçe’ de bunu yapabilecek güce sahip bir takım.

    Çünkü Fenerbahçe mutlak kazanmak zorunda olduğu bir maça çıkıyor.

    Hal böyle olunca önce beraberlik, sonrada Galatasaray bir boy farkla kazanır gibi duruyor.

     

    Pazar akşamı derbiye yakışan bir maç olsun. Hakem hataları ile birlikte ‘’VAR’’ odası kararları değil, sahadaki futbolun güzellikleri konuşulsun deyip Pazar gecesini dört gözle bekleyelim…


    24 Temmuz 2020 Cuma

    SOSYAL MEDYA İNSANLARI


    SOSYAL MEDYA İNSANLARI!

    Günlük hayatımızda neredeyse sosyal medyanın esiri olmuş durumdayız.
    Çoğu zaman cep telefonlarımızı elimizden düşürmeden yaşıyoruz.
    Dünyanın her yerine anında bağlanıp, her kültürü evimize kadar getirebiliyoruz.
    Bu esirlik sayesinde gündelik hayatta çok da alışkın olmadığımız insan profilleri ile karşılaşıyoruz.

    Bu insanlara baktığımızda;
    Herkes neşeli,
    Depresif durumdan uzak!
    Vefalı,
    Dostane görünümlü,
    Yardımsever,
    Hak, hukuk konusunda adalet dağıtan!
    Vatan, millet sevgisi ile yanıp tutuşan
    Ayı zamanda da sürekli birilerini ya da bir yerleri yalama durumunda olan,
    Yaptıkları işte uzman, fakat son derece başarısız,
    Her boka lok olan,
    Yüzleri maskeli,
    Elleri marifetli,
    Dilleri tatlı,
    Gözleri fal taşı gibi açık bir hayli insan sürüsü var!

    Bu insanlarla konuştuğunuz ya da bir araya geldiğiniz zaman cana yakın ve samimi izlenimini edinirsiniz.
    Halbuki hal böyle değildir!
    Bu profile sahip insanlar sosyal medyanın ortaya çıkardığı sözde sosyal insanlardır.
    Gerçekte bu insanlar yaralı parmağa işemeyen bencil tiplerdir.

    Velhasıl;
    Sosyal medyanın olduğu gibi, oradaki insanlarda yalan dolanın içinde yüzüp duruyorlar!
    Dünya denen hayat gemisi çoktan su almaya başladı.
    Böyle gidersek batmaya az kaldık…



    27 Mayıs 2020 Çarşamba

    İHANETİN AFFI OLAMAZ!


    İHANETİN AFFI OLAMAZ!
    Son günlerde isimleri sık sık Fenerbahçe'ye yeniden transfer olacakları söylentileriyle basında yer alan Caner Erkin ve Gökhan Gönül, önümüzdeki transfer gündemin ana maddesini oluşturmaktadır.
    Uzun yıllar Sarı-Lacivertli formayı başarıyla terleten ikili, hiç şüphesiz son yıllarda Türk futbolunun yetiştirdiği en büyük değerlerden olduğunu kabul etmeyen hiç kimse yoktur.
    Her taraftarın mutlaka takımlarında görmek istedikleri yıldız diye tabir edilen oyunculardandırlar.
    Bu günlerde, gelecek sezon sportif direktör olması beklenen Emre Belözoğlu'nun talebi doğrultusunda tekrar Fenerbahçe’nin gündemine gelen Caner Erkin ve Gökhan Gönül’ün Fenerbahçe’den nasıl ayrıldıklarını hatırlamakta fayda vardır!
    4 sezon önce Gökhan Gönül Beşiktaş’ın yolunu tutarken, Caner erkin ise İnter’e bedelsiz olarak transfer olup, transferinden kısa bir süre sonra Beşiktaş’a kiralanmıştı.
    O dönem, Gökhan Gönül’ün sezon ortasında Beşiktaş ile anlaşıp, Fenerbahçe’de sürekli sakatlığını bahane ederek maçlara çıkmamasına rağmen, Milli takım kampına gitmesini bugün hiçbir gerçek Fenerbahçeli unutmamıştır.
    "İHANETİN AFFI OLAMAZ"
    Fenerbahçe’de kalmamak adına Fenerbahçe’den yüksek ücret talep eden Gökhan Gönül, bacağındaki kartal dövmesi ile koşa koşa siyah-beyazlı formayı sırtına geçirebilmek için Vadafone Park’ın yolunu tutmuştur.
    Aynı sezon, Caner Erkin ise bedelsiz olarak transfer olduğu İnter’den ‘hülle yolu’’ ile Beşiktaş’a transfer olup, Fenerbahçe taraftarlarının tepkisini çekmişti.
    Kadıköy’deki derbide ise kendisini tribüne çağıran Beşiktaş taraftarına diz çökerek karşılık veren Caner Erkin’e Fenerbahçe taraftarları büyük tepki göstermişti.
    Yaşanan bu olaylar, ayrılık yaşadıkları 4 sezon içerisinde Gökhan Gönül ve Caner Erkin’in Fenerbahçeli taraftarlardaki gönül bağını koparmıştır.
    Sarı-Lacivert çubuklu formayı en güzel yıllarında terk ederek Beşiktaş’a giden bu iki yıldız futbolcunun Fenerbahçe’den ''dolar aşkı'' uğruna ayrıldıklarını düşünmekteyim.
    Caner Erkin ve Gökhan Günül’ün tekrardan Fenerbahçe’ye dönmeleri şahsım adına kabul edilemez bir durumdur.
    Çünkü her iki futbolcuda çubukluya ihanet etmiştir.
    ‘’İhanetin affı olamaz.’’

    15 Nisan 2020 Çarşamba

    KAZIKLAMA YARIŞI






    KAZIKLAMA YARIŞI!

    Bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde "korana" denen illet ile büyük bir mücadele içerisindedir.

    Korona virüsü nedeniyle bazı işletmeler dükkanlarının kapısına kilit vurdu, bazıları ise büyük miktarda zarar ederek yollarına devam etmektedirler.

    Bununla birlikte asıl zora düşen ülkemizin güzel insanları olmuştur!
    Birçok insanımız işini kaybetti!
    Birçok insanımızın geliri yarıdan yarıya azaldı!
    Günlük kazanç sağlayan vatandaşlarımız ise bir hayli zora düştü!
    Devletimiz, Belediyelerimiz yardım kampanyaları üzerine sürekli çalışmalar yapmaktadır.
    En büyük slogan "biz bize yeteriz" çalışması ile bu zorlu süreçte herkes elinden geldiği kadar taşın altına elini sokmaya çalışmaktadır.

    Buraya kadar her şey olması gerektiği gibi seyretmektedir.

    Asıl mesele fırsatçılar!

    Her kriz döneminde olduğu gibi bu dönemde de fırsatçılar tam gaz ileri doğru çalışmaktadırlar.

    Halkın cebindeki üç beş kuruşu çarpmanın mutluluğu ile göbek atmakta olduklarını sokaktaki kediler bile  salam, sosis ikramının yokluğundan bilmektedirler!

    Evde kalmamız nedeniyle hemen hemen her gün marketlere gidiyoruz.
    Manavlarda, marketlerde fiyatlar her gün değişmektedir!

    Zam üstüne zam!

    Meyveye, sebzeye fiyatlarından dolayı yanına yaklaşılmıyor!

    Kahvaltılıklar ateş pahası!

    Et, tavuk raflarına zaten yaklaşılamıyor, fiyatlar almış başını gidiyor!

    Evde çoluk çocuğunuz varsa, abur cubur raflarına muhakkak ki yolunuz düşmektedir!

    Başta Luppo, cips, kuruyemiş, meşrubat, meyve suları vs. virüs başlangıcından buyana fiyatları  pik yapmış durumda!

    Hani, biz bize yeterdik!

    Bu durum göstermektedir ki, millet olarak kendi vatandaşlarını kazıklamada üstümüze yoktur!
    Bu konuda maşallah çok ileri gitmiş bir toplumuz.!

    Deprem olur fiyatlar artar, dolar yükselir fiyatlar artar, Ramazan gelir fiyatlar artar, virüs çıkar fiyatlar artar, sokağa çıkma yasağı gelir fiyatlar artar!
    Allah'tan bugünlerde artmayan  tekşey trafik!

    Bu millet bu kadar zor duruma düşmüşken, insanları kazıklama yoluna giden, fiyatlarla altın, dolar fiyatı gibi oynayanlara dur demek bizlere düşen en büyük görevdir!

    Ey kazıkçılar!

    Ölüm sizin kapınızdan içeri girmez mi zannediyorsunuz?

    Bütün dünyâya hükmetseniz de!
    Paraları, varlıkları kat kat etseniz de!
    Sonum nedir diye merak etmeseniz de!
    Ölüm sizede gelir bir gün!


    22 Mart 2020 Pazar

    Kovid-19 Dünya'ya Meydan Okuyor, Dünya Sadece Seyrediyor!

    KOVİD-19 DÜNYA'YA MEYDAN OKUYOR, DÜNYA SADECE SEYREDİYOR!

    Enfal Suresinin 22. Ayetinde kainatın gerçek sahibi; "Yeryüzünde dolaşan canlıların Allah nazarında en kötüsü akıllarını kullanmayan, gelişmeyen, cehaletten kurtulmayan, çevresinde olup bitenlere, hak ve hakikate ilgi konusunda sağır ve dilsiz kesilenlerdir." diyor.

    Ayeti Kerime de belirtilen hak, hakikata sağır ve dilsiz kesilen biz insanlar ne çabuk unuttuk!

    Daha dün degilmiydi savaştan kaçarken kıyıya vuran masum çocuk cesetlerine duyarsız kalan biz degilmiydik?

    Çöpten ekmek toplayan annenin çaresizliğini görmeyen, evine bir ekmek götürmek için çırpınan babanın feryadını duymayan biz değilmiydik?
    Onca depremler, yangınlar, afetler olurken evsiz barksız kalan insanlara koşacağımız yerde statyumlara, eğlence merkezlerine koştuğumuzuda ne çabuk unuttuk!

    Ardı ardına gelen  afetlerden ders çıkarmayıp son sürat yolumuza devam eden biz degilmiydik?

    Dünya da insanlar açlıktan ölürken tonlarca yiyecek içecekleri çöplere bosaltırken açlıktan ölenleri görmezlikten gelen biz duyarsızlar degilmiydik?

    Dünya'da onca olan biteni görmezlikten, duymazlıktan gelip sadece kendi güçlerinin savaşlarını verir hale gelen sözde süper güç olan ülkelere ne demeli?

    Aynı gezegeni paylaşan, aynı güneş altında ısınan, aynı ay altında aydınlanan Dünya ülkeleri Dünya'yı paylaşamaz hale gelmişlerdi!

    Hiç bir şeyi umursamayan bu Dünya ülkeleri binlerce km uzaklardan gelip başka topraklarada savaşıp, işgal ettikleri topraklara yoksulluk, sefalet, açlık getirken insanları yerlerinden, yurtlarından ediyorlardı.
    Bu ülkelerin yaptıkları insanlık adına hak mıydı?
    Çıkarttıkları terör olayları ile suçsuz yere öldürülen insanların günahı nasıl odenecekti?

    Hergün  güç gösterisi yapıp dünyaya meydan okuyan bu ülkeler bugün perişan durumdalar.

    Yüce yaratan öyle bir bela verdi ki hak, hakikat karşısında sağır ve dilsiz olan, zulümleri her gün artan yeryüzünde  dolaşan bu insanlar ve bağlı bulundukları devletleri bugün çaresizlik içinde çırpınıp durmaktadırlar!

    Ne sahip oldukları petrol, ne teknolojileri, ne insansız hava araçları, ne milyar euroları, ne silahları nede son model füzeleri bir işe yaramaz durumda!

    Küçücük elle tutulmayan, gözle görülmeyen bir virüse yenik düştüler.

    Kovit-19 adlı virüs tüm insanlığa diz çöktürdü!

    Bugün başta Çin, İtalya, İspanya, ABD, İngiltere, Fransa, İran,Almanya  ve tüm Dünya'da salgın binlerce can adı, almanya'da son sürat devam etmektedir.

    Dünyaya sığmayan, sahip olduklarını paylaşamayan insanlar bugün evlere hapis olmuş vaziyetteler!
    Ancak camdan cama sokağa bakabilmekteler.

    Sokaklar bomboş kalırken, israfın merkezi resturantlar, vaz geçemedigimiz eğlence merkezlerinin kapısına kilit vuruldu!

    Ülkeler her geçen gün bir bir sokağa çıkma yasağı açıklarken durumun çaresizliğini gözler önüne sermektedir.

    Hak ve hakikata karşı sağır ve dilsiz kesilen insanlık, ölüm yüzünü kendilerine gösterince, kovid-19 denen virüse karşı ortak hareket etmeye başladı.

    Ama geç kaldılar.
    Çünkü insanlıkta, dünyada iflas etti.



    14 Mart 2020 Cumartesi

    Ah Azîz Yıldırım, Vah Fenerbahçe!






    AH AZİZ YILDIRIM, VAH FENERBAHÇE!

    Süper Lig'in 26. haftasında Fenerbahçe İttifak Holding Konyaspor'a deplasmanda1-0 yenildi.

    Üstelik Fenerbahçe, maçın son 20 dakikasını 9 kişi tamamlayan kümede kalma mücadelesi veren 18 maçta 1 galibiyeti bulunan Konyaspor'a karşı maçı isabetli şut çekemeden bitirdi.

    Son 7 maçtır galibiyet yüzü göremeyen Fenerbahçe' nin son maçtaki görüntüsü AHLARI, VAHLARI maç bitiminde tavan yaptırdı.

    Büyük beklenti ile Fenerbahçe'nin başına geçen taraftarın sevgilisi Ali Koç ile birlikte Fenerbahçe tarihinin en karanlık günlerini yaşamaktadır.

    Corona denen virüs Dünya'nın başına musallat olmadan önce geçen yıl Fenerbahçe'ye bulaşmış olmalı ki, Fenerbahçe neredeyse o günden bu güne kadar ağır hasta durumundadır.
    Mevcut yönetim bir türlü hastayı ayağa kaldıracak çareyi bulamazken her geçen gün koca çınar erimekten kurtarılamamaktadır.

    Artık Fener, Kadıköy'ü aydınlatamaz hale gelmiştir!

    Bugün Konya'da oynanan oyunun savunalacak hiç bir tarafı yoktur!

    Oyun olarak sahaya yansıtılan ne bir takım ruhu nede bir oyun karakteri mevcuttu!
    Sahada tamamı ile iflas etmiş, mücadele etmeyen, sorumluluk almayan bir oyuncu gurubu tükenişligin görüntülerini boş tribünler önünde televizyon ekranlarına yansıtırken, taraftara da isyan ateşini yaktırıyordu!

    Bugün bu yaşananlar Aziz Yıldırım döneminde olsa, Aziz Yıldırım'ı çoktan idam sehpasına çıkartıp kellesini alırlardı.

    Fenerbahçe için haksız yere hapis yatan,
    "Dar ağacında olsak bile son sözümüz Fenerbahçe" diyen Aziz Yıldırım'ın inşa ettiği büyük Fenerbahçe bugün, Ali Koç ve iş bilmez yönetimi sayesinde  iflas etmiş durumdadır.

    Aziz Yıldırım döneminde rakiplerine Kadıköy'de kaybetmeyen Fenerbahçe, 20 yıl sonra Galatasaray'a kaybetti.

    Basketbolda Ataşehir'de ilk defa Galatasaray'a bu sene yenildi.

    Yine Ataşehir'de Eurolig'de Anadolu Efes'e ilk kez Ali Koç başkanlığında kaybetti.

    2011'den bu yana Fenerbahçe'yi kendisinde düşman gören  Trabzonspor'a 1 ayda  2 defa yenilirken ilk yenilgi adeta tükenişin habercisi gibiydi.

    Ve bu akşam 9 kişi Kalan Konyaspor kalesine bir şut dahi çekemeden yenilmekten kurtulamayan
    Fenerbahçe, her gün gözler önünde erimektedir.
    Geleceğe dair umutlar tükenirken, Fenerbahçe hızla büyük takım olmaktan uzaklaşmaktadır.

    Bu durum karşısında, büyük bir kumpasa kurban giden Aziz Yıldırım'ın Fenerbahçe'si ile, 16 Bin oy ile Fenerbahçe başkanı olan Ali Koç'un bugün ki Fenerbahçe'sini kıyasladığımızda yazının başlığı kendiliğinden ortaya çıkmaktadır!

    Ah Aziz Yıldırım, Vah Fenerbahçe!


    25 Şubat 2020 Salı

    23 Şubat Resmi Bayram İlan Edilsin!






    23 ŞUBAT RESMİ BAYRAM İLAN EDİLSİN!

    2O yıl sonra Galatasaray Fenerbahçe'yi Kadıköy'de 3-1 yendi.
    Böylelikle Galatasaray tarihi bir başarıya imza attı.
    Skordan öte maç sonunda oluşan durum son derece ürpertici!
    Aman Allah'ım Trabzonlusu, Beşiktaşlısı, Galatasaraylısı nerdeyse ülkenin yarısı el ele vermiş bayram yapıyor!

    Depremin acıları, çığ altında kalanlar, Suriye'de Şehit olan askerlerimiz unutuldu.
    Ortalık dün geceden bu yana "Bayram" yerine döndü!

    İşsizlik, yoksulluk, açlık,  yüksek doğalgaz faturaları, marketlerde nanavlarda yanına yanaşılamayan sebze meyve fiyatlarının yüksekliği, toplumun bozulan ahlaki değerleri, gençlerin meçhule giden yolculuğu bu ülkede hiç birşey ifade etmezken, Galatasaray'ın Fenerbahçe'yi yenmesi ya da Fenerbahçe'nin Galatasaray'a yenilmesi ülkemizin içinde bulunduğu karmakarışık durumun üzerini örtmeye yemiştir!

    Sosyal medyada, sokakta, berberde, terzide, takside gündem, Galatasaray'ın Fenerbahçe'yi nasıl yendiği!

    Eleştiriler Fenerbahçe'ye karşı o kadar haddini aşmış vaziyetteki, Fenerbahçe - Galatasaray rekabetini hiç bilmeyen birisi; Ali Koç'un, Ersun Yanal'ın, Ozan Tufan'ın vel hasıl sarı lacivert çubukluyu giyen kim varsa hepsinin 1.Dünya savaşından kalan Türklerin düşmanları olduklarını zannedecektir!

    Kadınların, kızların, çocukların yanında ağıza alınmayacak küfürleri toplu taşımalarda koro halinde söyleyenler ne içmişler ki kendilerinden geçip, bir galibiyeti 3. Dünya savaşını kazanmışcasına sevindiler!

    Bugün bu sevinci yaşayanlar, "Var'' ıyla, "TFF"si ile, "MHK" sı ile, yandaş yorumcuları ile, elbirliğiyle Fenerbahçe'yi engin denizlerde boğulmaya iterlerken seslerini çıkartmayıp, haksızlığa, adaletsizliğe göz yumarlarken, Fenerbahçe'nin Galatasaray karşısında aldığı mağlubiyeti zil,zurna, davul eşliğinde kutluyorlar.
    Ellerinden gelse 23 Şubat'ı "Resmi Bayram" ilan edecekler!

    Fenerbahçe’nin Trabzonspor maçından sonra kötü olduğunu kabul etmeyen yoktur!

    Fenerbahçe maçlarında "VAR'ın VARSIZLIGINI"nı hatırlarsak;
    Trabzon deplasmanında atılan nizami golün iptali!
    Alanya maçında  Fenerbahçe lehine alenen verilmeyen 2 penaltı!
    Ankaragücü maçında oynan elle atılan gol, iptal edilen gol olmayan penaltı!
    Galatasaray maçında Galatasaraylı oyuncunun alması gereken net kırmızı kart', Serdar’a yapılan penaltıyı görememek, Jailson’a verilen haksız penaltı ile Fenerbahçe bir anda sürüklendiği engin denizde alabora olmasına yetmiştir.

    Fenerbahçe'yi yenmek tüm ülkeyi mutlu edip, tüm olumsuzlukların üzerini dün gece olduğu kapatıyorsa, bu Fenerbahçe'nin çok büyük bir kulüp olduğunun en büyük göstergesidir...


    Fenerbahçe Başkent Ankara'da Taca Çıktı

    FENERBAHÇE BAŞKENT ANKARA'DA TACA ÇIKTI!

    Fenerbahçe Ankara'da hiç beklemediği bir mağlubiyet aldı.

    Sezona mutlak şampiyonluk parolası ile başlayan Fenerbahçe son haftalarda aldığı başarısız sonuçlar ile birlikte şampiyonluk yarışından koptu diyebiliriz.

    Önce Trabzonspor mağlubiyeti sonra içerideki çok tartışılan Alanya beraberliği ve bu akşamki Ankaragücü  maçında alınan mağlubiyet Fenerbahçe'yi şampiyonluk rotasından resmen uzaklaştırdı.

    Trabzonspor maçında iyi futbola rağmen alınan mağlubiyet, Alanya maçındaki hakem hatalarına rağmen oynanamayan iyi oyun, bu gece Ankara'daki kötü oyun Fenerbahçe'nin defolarını gün yüzüne çıkartmıştır.

    Vedat Muriq ikinci Elvir Baliç vakası mı olacak?

    Son 3 haftadır Vedat'ın beklentinin bir hayli uzağında olduğunu herkes görmektedir. Ligin ilk yarışında göstermiş olduğu performansı ligin ikinci yarısında maalesef gösterememektedir.

    Bu durum yıllar önce Löw zamanında kaybedilen şampiyonlukta ligin ikinci  yarısında gösterdigi performans ile hayal kırıklığı yaratan Evir Baliç vakasını bize hatırlatmaktadır. Hatırlarsanız ligin ilk yarısında muhteşem bir performans ortaya koyan Elvir Baliç, lig'in ikinci yarısında Real'e transfer olacağım diye sakatlanmamak adına doğru düzgün oynamamıştı.

    Vedat olayı da tıpkı Baliç olayına benzer pozisyonda!
    Lig'in ilk yarısında muhteşem bir performans ortaya koyan Muriq, gazete manşetlerinde önümüzdeki sezonun transferdeki bir numaralı ismi. Transfer haberleri Vedat'ın ikinci yarıda çöküşünü hazırladı.

    Yine lig'in ikinci yarısı ile birlikte Ozan'daki performans düşüklüğü, Tolga Ciğerci'nin bir türlü vasatı aşamayan oyunu, Dirar'ının oyuna katkısının olmayışı, çakma stoper Jeilson'un her maç yaptığı hatalar maalesef Fenerbahçe'nin bu akşamki durumunu hazırlayan ana etkenler olarak durmaktadır.

    Fenerbahçe'de  şampiyonluk umudu bu hafta itibariyle bitti diyebiliriz.
    Zorlu haftaları sadece 1 puan alarak geçen Fenerbahçe, haftaya Kadıköy'de Galatasaray karşısında da sürpriz bir sonuç ile karşı karşıya kalabilir.
    O zaman Ersun Yanal için tehlike çanları çalmanın ötesine geçer.
    İki senedir koşulsuz bir şekilde desteğini sürdüren taraftar, bu defa terse dönebilir.
    Çünkü Ersun Yanal'ın ısrarla inatları doğrultusunda bugünkü tablo oluşmuştur. Elinde stoper varken stoper aldıran, sol bek yok iken önceliği  sol beke vermeyen aldırdığı stoperide oynatmayan ve yoluna  devşirme adamlarla devam eden Ersun Yanal burada baş sorumludur.Bunun da hesabını taraftar ve yönetim Ersun Yanal'dan mutlaka soracaktır.

    Fenerbahçe belki de ilk defa hakem hatasının konuşulmadığı bir maçta bu akşam, berbat bir futbol oynayarak maçı kaybetmesi Fenerbahçe'nin defolarını da gün yüzüne çıkmasına  yardımcı olmuştur.

    Böylelikle taraftarın gördüğünü fakat teknik heyet ve yönetimin bir türlü göremediğini yönetimde bu akşam görmüştür.

    Fenerbahçe'nin bu oyuncu yapısı Fenerbahçe'yi şampiyonluğa taşıyacak kapasitede değildir. Bunu sezon başından beri defalarca dile getirmemize rağmen maalesef Ersun Yanal her basın toplantısından sonra takımın şampiyon olacağını ısrarla söylemesine rağmen takımın özellikle deplasman maçları ve mutlak  kazanılması gereken kritik maçları alamaması Ersun Hoca'nın; " Bu takım şampiyon olacak" sözü sadece iyi düşünce olmaktan ileriye taşınamamaktadır.

    Bu akşam Fenerbahçe'nin Başkent Ankara'dan eli boş puansız olarak İstanbul'a dönmesi Fenerbahçe'nin  şampiyonluk yarışında taca çıktığının göstergesidir.

    Gerçeği yansıtan veriler değil her zaman skor tabelası ve puan tablosundaki sıralamadır.