Spor özellikle de Fenerbahçe tutkum.Gerçeği yansıtmayan haksız yazılara karşı yazmak için buradayım

31 Mart 2016 Perşembe

GÖKHAN GÖNÜL ÜZERİNDEN VUR FENERBAHÇE’YE !




Dün sabah saatlerinde manşetlere bomba gibi düşen Gökhan Gönül  doping yaptı, yasaklı madde kullandı haberleri bir anda Fenerbahçe düşmanlarını harekete geçirdi. Heveslenip iştahları açıldı, gözleri fal taşı gibi parladı!

Fenerbahçe’ye vurmanın tam zamanı!

Haberin gerçeğini araştırmadan bilmeden hemen Gökhan Gönül iki yıl futboldan men cezası ile cezalandırıldı… Eeee işin rengi Fenerbahçe olunca medyada ki maymunların oyunu da hainlikten başka bir şey değil tabiki. Bir anda Hasan Şaş olayını, Fred’i gündeme taşıdılar. Vay efendim Hasan Saş 6 ay, Fred 1 yıl ceza aldı Gökhan Gönül’de 2 yıl ceza almalı. Ülkenin en değerli, en beyefendi, adam gibi adam dediğimiz, adamlığı ile bu ülke insanına fazla gelen Gökhan Gönül’ü bir anda suçlayıp idam ettiler. Hem de Fenerbahçe şampiyonluğa giderken. Fenerbahçe’nin şampiyonluk yarışını da bir kenara bırakalım! Önümüzde 2016 Avrupa futbol şampiyonası varken, Gökhan Gönül’e ihtiyaç varken!

1998 yılında gribal enfeksiyondan dolayı A-Ferin marka ilaç içtiğini ve bu yüzden doping aldığı gerekçesiyle ceza aldığı açıklanan Hasan Şaş’ın doping raporuna göre idrarında Fenilpropanolamin adlı uyarıcı madde bulunmuştu . Galatasaray sağlık kurulu yada yönetimi Şaş’ın hastalığında  kullandığı ilaçları federasyona rapor etmemiş ve her hangi bir önlem almamıştı.

Fred ise Copa America maçında  yapılan doping kontrollerinden sonra alınan numunelerden sonra çıkan maddenin, performans artırıcıları gizleyen diuretic hydrochlorothiazide olduğu açıklanmıştı.

Gökhan Gönül’ün 23.02.2016 tarihinde yapılan toraks BT ve MRI tetkikleri sonucunda kaburgasında (T.10) kırık tespit edilmiştir. Futbolcunun tedavisine başlanmış, göğüs ve sırt ağrılarının devam etmesi üzerine algoloji uzmanı hekim tarafından sinire blokaj yapılmıştır. Yapılan uygulama, kortikosterodlerin sistematik olmayan kullanım şekli olarak tedavi amaçlı tatbik edilmiştir. Doping testi öncesinde, futbolcuya yapılan lokal uygulama bu prosedürler için kullanılan matbu forma yazılmak suretiyle Türkiye Futbol Federasyonuna bildirilmiştir. Gökhan’a yapılan ağrı kesici tıbbi uygulama tamamen tedavi amaçlı olup, performans arttırıcı her hangi bir etkisi de bulunmamaktadır.

Bu tedavi sürecinin  her aşamasından ve kullanılan ilaçların tam listesi Futbol Federasyonuna bildirilmiş olmasına rağmen Gökhan Gönül ceza alsın diye inim inim inleyen insanlık fukarası, ahlak yoksunu insanlar bir anda bir değeri yok etme çabası içerisine girmişlerdir.

Amaçları tamamen bir algı operasyonudur. Bir şekilde insanların kafasını karıştırmaktan başka bir şey değildir. İşin rengi  Fenerbahçe olunca kim haklı yada haksız gözetmeksizin Fenerbahçe’ye vurmaktır. Bu insanlık fukarası zavallılar ülke menfaatlarını bile gözetmeksizin yazmaktan,karalamaktan geri kalmazlar.

Gökhan Gönül sadece Fenerbahçe’nin değil ülkenin değeridir. Ülkenin adam gibi adamıdır. Yanlış işlerin içine girmez, haksız kazanç yada üstünlük sağlamayacak kadar ahlaki ve insanlık değeri yüksektir.

Bu düşünce ve gerçeği görmekten çok amaçları farklı olanlara bir çift sözüm olacak! ‘’ HER KİMİN MAŞASI YADA DÜŞMANLIK TOHUMLARININ TÜCCARI İSENİZ BIRAKIN BU OYUNLARI, ADAM OLUN YETER’’.

23 Mart 2016 Çarşamba

ADALET !

Ruhunda Adalet yoksa dünya senin olsa ne yazar. İçinde adilliğin, eşitliğin yoksa merhametsizliğin bundandır! İşlediğin günahın da, kötülüğün sebebi de adaletsiz oluşundandır. Bulunduğun yerde ahlaksızlık, inançsızlık diz boyuysa bilesin ki adaletsizliğindendir. Dürüst yaşamıyorsan, herkese adalet yerine mavi boncuk dağıtıyorsan, etrafını zarara uğratıyorsan bilesin ki, bunun nedeni sahip olduğun terazinin dengesizliğindendir. 

Terazini öyle bir tut ki, cennet kapısının anahtarını ele alasın! Adilliğinle kim haklı ya da kim haksız diye itham etmekten çok, haklı olanın hakkını haklıya, haklı olmayanın hakkını da adalete vermek gerekir. Aklın adil ol diyorken, Şeytanın oyununa inanma! Her daim adaleti önce vicdanında ara ki, her şey adaletinin etrafın da dönsün! Bilesin ki adalet hakikatten, mutluk ise adaletten doğar! Amacın birliktelik ve eşitliği sağlamaksa adaletli ol, sahip olduğun terazinin bir kefesine vicdanını bir kefesine de adaletini koy ki, gün gelip bir gün seni o kefelerden birinin içine koydukların da adaletsizlik içerisinde kaybolanlardan olma!!!

18 Mart 2016 Cuma

IVAN BEBEK VE HIRISTIYAN LOBİSİNİN TÜRK’LERE KARŞI KATLİAMI!


Fenerbahçe hakem oyunlarıyla kupa dışına itildi, önü kesildi. Böyle bir hakemlik dünyanın hiçbir yerinde kabul edilemez. Resmen Braga’da UEFA Fenerbahçe’ye ‘OPERASYON’ yaptı.

Olayı daha da açarsak! UEFA, sürekli bombaların patladığı ve Avrupa'nın terör ülkesi olarak gördüğü Türkiye'den bir takımın çeyrek finale çıkmasına izin vermedi. Türkiye karşı operasyon yapıldı. Bu bizim gıpta ile baktığımız Hıristiyan dünyasının Türklere yaptığı bir operasyondur.

Dikkat edersek Fenerbahçe’de sahada aklı ile oynayan Mehmet Topal’a daha 8. Dakikada öyle bir sarı kart çıkarttı ki maçın Hırvat hakemi, adeta Fener’i durdurmanın yolu Topal’ı etkisiz hale getirmekten geçtiğini kulağına maçtan önce fısıldamışlar. Arkadan topuğuna tık diye darbe alan ve yere düşen Topal’a aldatmaya yönelikten sarı kart ve Fener aleyhine faul. Arkasından ofsayttan gelen bir gol ve Braga’nın 12.adamı ile öne geçişini hep birlikte seyrediyoruz. Buna rağmen gardı düşmeyen toparlanan ve Braganın yerden ve hızlı pas trafiğini bozan ön alanda yaptığı baskı ile rakibin ciddi akınlar geliştirmesini önleyen Fenerbahçe var derken Vitor Pereira tribüne gönderiliyor. Önce saha içindeki iki adamı Mehmet Topal ve Josef’i  saha içinde etkisiz hale getiren Hırvat İvan Bebek  böylelikle kulübeye de neşter vurmuş oluyordu.

Devre biterken Alper ile gelen gol tur için Fenerbahçe’ye fazlasıyla yetiyordu..

İkinci yarı ile birlikte daha dengeli ayağa pas yapan, oyunu kilitlediği anlarda Fenerbahçe ‘nin oyunundan rahatsız olan UEFA’dan talimatlı Bebek bir kez daha devreye girip, operasyonu tamamlamak için düğmeye sert ve açık bir şekilde basıyordu maçın ikinci yarıyla birlikte.

67. dakika da gösterdiği kırmızı kart ve penaltı Fenerbahçe’yi darma dağan etti. Dünyanın hiçbir yerinde ellerini göğsüne koyarak topun çarpacağı alanı daraltan ve elleri göğsüne yapışık şekilde topun çarpmasına penaltı verilmez. İvan Bebek’e sormak lazım, Mehmet Topal ellerini nereye sokacaktı? Zaten İvan Bebek Topal’ın elini, ayağını daha 8. dakika da kırıp , adımı etkisiz hale getirdi. Topal’da ellerini göğsüne yapıştırdı. Aman bir şey olmasın diye. İşte bu dakikadan sonra İvan Bebek Fenerin üzerine kabus gibi çöktü.

.

Bu operasyon  Fenerbahçe’ye yapılmadı. Türkiye ve Türk takımlarına yapılan bir operasyondur. İnanın dün gece hangi Türk takımı olursa olsun aynı olayı yaşardı.Bu Türk takımlarına karşı oluşturulan oyundur.

Avrupa’da tek Türk takımı olan Fenerbahçe’yi ayıklayalım dediler ve bu görevi de katil İvan’a verdiler. İvan da Fenerbahçe’yi öyle bir doğradı ki kuş başı mı yaptı kıyma mı yaptı anlayamadım doğrusu…

Yazık gerçekten çok yazık.Yüz yıllardır Türk’ler üzerine oynanan oyunları hayatın her alanında görüyoruz ve sadece üzülerek seyrediyoruz.

Hesapta olmayan ‘Katil Bebek’ ile birlikte Avrupa’daki tek Türk temsilci de yok oldu. Bize düşen ise her zaman olduğu gibi önümüze bakmak ve toparlanmaktan başka bir şey değil.


17 Mart 2016 Perşembe

UYAN ECDADIMIZIN GÜZEL İNSANI, BU GÜN 18 MART ÇANAKKALE DESTANIN YAZILDIĞI GÜN!


Günler geçmiş, yıllar geçmiş, tarih yaprakları sararmış ne yazar.

Her karış toprağında binlerce şehit yaşar.

Yer yüzü var oldukça Çanakkale geçilmez, şehitler ölmez.

Çanakkale’de hiç düşünmeden kendi vücudunu siper eden askerim, sen rahat uyu!

Yedi Cihana yetecek kadar yazdığın destan, mas mavi gök kubbesinin altında Ay Yıldız Bayrağı dalgalandırır durur.

Martın 18’i kara kışın can elinde düşmanı vurdun oracıkta. Geçilmez bu boğaz diye haykırdın yedi Cihana.

Ne kurşunun, ne topun tüfeğin acısını duydun, siper ettin gövdeni, yüklendin mermiyi, fırladın siperinden düşman ile bire bir cenge.  Atılan top mermilerinin arasında, karla karışık tipinin içerisinde ölüm saçan, kafa göz, gövde, bacak, kol, el, ayakların ayrı ayrı savrulduğu meydanda ölmedin yiğidim, vatanı kurtardın.

Gökten indi melekler koştu yardımına. Tekbir sesleri ile Kürd’ü, Türk’ü, Laz’ı, Alev’isi, Çerkeş’i el ele verdiler  Çanakkale geçilmez dediler, geçilmedi Çanakkale. Düşman döküldü denize.

Dağlar, taşlar, denizler  top mermileri ile yanarken ey şehit yiğidim, vatan uğruna ananı, bacını, evladını  yüreği yanık bıraktın. Fakat vatanını kurtardım şehidim.

Uyan Milletim uyan ! Bugün 18 Mart Çanakkale destanının yazıldığı gün.     

Cihan Taşcı

16.03.2016

16 Mart 2016 Çarşamba

TÜRKİYE ÜZERİNDE OYNANAN OYUNUN ANA SEBEBİ!


TÜRKİYE ÜZERİNDE OYNANAN OYUNUN ANA SEBEBİ!

Güzel ülkemiz son dönemlerde büyük acılar yaşamaktadır. Belki bir çoğumuz farkında değil ama Güneydoğu’da güvenlik güçlerimiz PKK denen illeti temizlemek için büyük uğraş vermektedirler.

Düşmanımız sadece PKK olsa belki bölgeyi temizlemek kolay olacak. Fakat bölgede PYD ve YPG terör örgütlerinin işbirliği ile oluşturulan güç birliği ülkemize telafisi olmayan acılar yaşatmaktadır. Başkentte, Diyarbakır’da, Sultanahmet’te yapılan haince bombalı saldırılar yüce milletimize derin acılar yaşatmaktadır.

Peki güzel ülkemiz üzerinde oynanan bu alçakça oyunların sebepleri nelerdir?

Günümüz Türkiye’si Ortadoğu da ki toprak talepleri yüzünden büyük tehdit ve tehlike altındadır. Bu tehlikenin baş unsuru da İsrail’dir ve bu ülkeyi destekleyen ABD, Rusya, İngiltere, Almanya ve diğerleridir. İsrail’in en büyük hayali Nil nehrinden Fırat nehri ne kadar olan topraklara sahip olmak ve hayalinde ki Büyük İsrail Projesini hayata geçirmektir. Bu amaçla bu hayal Türkiye’yi tehdit altına almaktadır.  İsrailliler haince emellerini dost görünen devletlerin desteğiyle uygulamaya koymuşlardır Nil’den Fırat’a kadar olan bölgeye sahip olma emellerini. İsrail bu toprakları alma çabasına girerken Türkiye ise Güneydoğu’da başta İsrail’in destek verdiği PKK terör örgütü ile uğraşmaktadır.

Başta ABD, İsrail, Rusya ve yandaşlarının desteği ile yeniden şekillendirilmek istenen Ortadoğu ve burada kurulmak istenen Kürdistan devleti İsrail’in işine gelecektir. Çünkü PKK’yı yıllardır besleyen İsrail, bölgede kurulacak olan Kürdistan, İsrail’in türevi olacaktır ve böylelikle İsrail bölgeye hakim olma hayallerini hayata geçirecektir.

Türkiye, doksanlı yılların başlarına kadar Ortadoğu'ya soğuk bakan, sıcak ilişkiler kurmayan, bölge ülkeleri ile arasına mesafe koymaya özen gösteren bir ülke görünümündeydi. Türkiye modernleşmenin adresi olarak gördüğü batılı devletlerle daha çok sıcak ilişkiler kurmaya çalışıp politikasını bu yöne kaydırıyordu. Ekonomik gelişme ve ülke güvenliğinin sağlanması açısından Türkiye'nin çıkarı, bölge ülkeleri ile yakın ilişkiler kurmasını gerektirmesine rağmen, Türk dış politikasının ana kaygısı bu rasyonel gerçeklerden ziyade ideolojik bir çerçeve de gelişiyordu Türkiye’nin politikası. Bu düşüncenin baskın olduğu dönemlerde Türkiye, kendine özgün bir Ortadoğu vizyonu geliştiremedi çünkü kendisini bu bölgenin bir parçası ve öznesi olarak değil, Batı ittifakının bir üyesi olarak görüyordu. Böylece Türkiye, yüzyıl öncesine dayanan Orta Doğu projesinin ve Türkiye’yi bekleyen tehlikeyi kavrayamadı. Orta Doğu’da inceden inceye oluşan gücünün farkına bile varamadı.

Türkiye bölge ülkeleri ile arasına mesafe koymaya devam ederken, ABD başta olmak üzere batılı ülkeler ve İsrail Ortadoğu'yu şekillendiren etki gücüne ulaştılar. Türkiye de ister istemez içinde yer altığı ittifakın seçenekleri doğrultusunda, bir anlamda kendisine dayatılan bölge politikalarının tutsağı oldu. Kendine özgü bir bölge vizyonu ortaya koyamadığı için Türkiye, en yakın komşuları ile dostane ilişkiler bir yana normal ilişkiler dahi kuramadı. Soğuk Savaş döneminde NATO şemsiyesi altında yer alan Türkiye bağımsız bir dış politika izlemekten çok içinde yer aldığı blok içinde belirlenen öncelikleri takip etti.

Son yıllarda ise Türkiye politikasını, içe kapanık ve güvenlik tehdidi temelli bir dış politikadan bölgesel ve küresel aktörler ile yakın ilişkiler kurmaya uzanan köklü değişimler geçirmeye başlayarak. Ortadoğu’da ki Türkiye’yi tehdit eden sorunları ve olası hayata geçirilmek istenen Yeni Ortadoğu projesi içerisinde ki Türkiye’yi bekleyen büyük tehlikeyi keşfetti. Özellikle son yıllarda Türkiye siyasi, kültürel ve ekonomik enstrümanlarını devreye sokarak Ortadoğu’ya yakınlaştı. Ortadoğu’da kendine yer açtı. Böylelikle Türkiye Ortadoğu’da ve doğuda saygı duyulan bir devlet durumuna geldi.

Fakat Başta ABD, Rusya, İsrail ve diğer yandaşlar Türkiye’nin bölgede bu oluşum içerisinde olmasından büyük kaygı duyarak, Türkiye’nin dikkatini  ve huzurunu bozacak  Türkiye’yi PKK ve diğer terör olayları ile baş başa bırakarak ülkede iç savaş, siyasi ve ekonomik istikrarsızlık çıkararak bölgede tek başlarına hakimiyet kurmak ve bölgeyi ele geçirme politikalarını inceden inceye devreye soktular.

Aslında yukarıda yazdıklarımızdan yola çıkarak Ortadoğu’da oynanan bir orta oyunu var. Oyunun ortasında ( ateşin içerisinde) güçsüzler, etrafında ise güçlüler diye bahsettiğimiz devletler var. Türkiye bu oyunun neresinde? ABD, İsrail, Rusya ve yandaşları Türkiye’yi ateşin içine çekmek isterken Türkiye’nin bu oyunun ne ortasında ne de etrafında olanlardan olmaması gerekmektedir. Türkiye’nin önceliği toprak bütünlüğümüzü korumak ve insanlarımızın dini, kültürel ve mezhepsel çeşitliliğinin korunması, tek tipleşme ve homojenleşmeye engel olunması, barış, kardeşlik, dostluk içerisinde halkımızın yaşamalarını sağlamak olmalıdır.