Spor özellikle de Fenerbahçe tutkum.Gerçeği yansıtmayan haksız yazılara karşı yazmak için buradayım

26 Nisan 2019 Cuma

HAYATIMIZDA Kİ DON KİŞOTLAR!



Günümüz dünyasında kılıktan kılığa girmek, zenginlik ruhunu yansıttığı anlatılsa da hayattaki en büyük tutarsızlıktır.

Bu nedenle;
‘’Don Kişot’’ gibi ucuz kahraman olmak isteyen etrafımızda bir sürü tutarsız insan bulunmaktadır.
Bu insanlar, Don Kişot karakterinin yalnız bir insan hatta gülünç bir karakter olduğunun farkında olmadıkları için sergiledikleri hal ve tavırları ile içine düştükleri durumun kendilerine artı değer kattıklarını zannetmektedirler.

Aslında burada daha çok vahim olan durum, bu tür insanlara çevresindeki insanların kendilerine inanmadıkları halde inanıyor gibi davranmaları, bu karakterleri daha çok itici ve gülünç duruma düşürmektedir.

Yüzlerine taktıkları sahte maske ile seçtikleri rol modelin kılığına girerek bir başkalaşım geçiren, yeni bir ‘’ kişilik’’ yaratan bu insanlar son derece tutarsız ve dengesiz insanlardır.
Bu insanların, Donkişotlaşarak oluşturdukları bu dünya, kendi karakterlerinin değil edinilmek istedikleri rol modellerin dünyasını oluşturmaktadır.

Bir başkası olma hevesinde olan bu insanlara karşı hep dikkatli ve uyanık olmak gerekmektedir.
Ucuz kahramanlık peşinden koşmayan, bir başkalaşım geçirmeyen kişiler ise bazen bu insanların huyuna suyuna gitmeyi tercih ettikleri de görülmektedir.

Burada ki asıl amaç, kavgadan, gürültüden uzak durmak, içerisinde bulundukları durumu çirkinleştirmemek adına olduğu gerçeğidir.

Böylelikle bu gerçek, aklıselim insanların Don Kişot ruhlu insanlara karşı çıkış yolunu oluşturmaktadır.

Her zaman için,
‘’ Ben kim olduğumu biliyorum.
Ne olabileceğimi de biliyorum.
Bir başkası değil, kendim olmalıyım’’ diyen insanlar gerçek kahramanlardır.


22 Nisan 2019 Pazartesi

TARİHTEN BİRAZCIK DERS ALMAK LAZIM




Seksenli yılların başı, 

Çocukluğumuzun ilk yılları!


Hayal mayal hatırlıyoruz.


Ülkemizde bir şeyler oluyor!


Ama olup bitene aklımız ermiyor,


Çünkü daha çocuğuz.


Herkesin elinde radyo!


Evren Paşa ismi popüler!


Her yerde olaylar,


Ülkemizin içine düştüğü kaos, kargaşa,

Sağ, sol diye bölünmüşlük haberleri!

Kardeşin kardeşe kıydığı yıllar!

Yıllar geçse de izleri silinemeyecek acı olaylar!


Ve 21 Nisan 2019!


Ankara Çubuk Akkuzu Mahallesindeki şehit cenazesine katılan Kemal Kılıçdaroğlu’a kalkan eller!



Bir anda gündemi alt üst etmeye yetti!


Barış içinde sevgi içinde yaşamak gibi dünyanın en güzel eylemi varken bu eller nereden çıktı?


Siyasetçilerin yerel seçimler öncesinde ve sonrasında, koltuk uğruna birbirlerini yermek için kullandıkları söylemlerin, birbirlerine karşı nefret tohumlarını oluşturmaktan başka bir şey olmadığını dün Kemal Kılıçdaroğlu’na kalkan eller net olarak göstermiştir.


Ülkeyi yönetenlerin ya da yönetmeye talip olanların birbirlerine karşı hızla büyüyen kindarlığı ve insanları ötekileştirme, ayrıştırma çabaları, ülkemizde birliğe, beraberliğe, huzura çomak sokmak isteyenlere fırsat vermektedir.


Ülkemizde oluşan hayat pahalılığı, geçim sıkıntısı, insanların borçlu oluşu insanların tansiyonunu her gün yükseltmektedir.


En ufak bir kıvılcımın büyük olaylara gebe olabileceği gerçeğini unutmamak için tansiyonu yüksek olan insanları sağduyuya davet etmek hepimizin ortak görevidir.

Yakın tarihimize bakarak yaşananlardan gerekli dersleri millet olarak çıkartmalıyız.

Yoksa hızla değişen dünyada her gün büyüyen ve gelişen ülkemizi bu gibi kargaşa ortamına sokmak isteyen provokatörlere ve  fırsat gözetleyen düşmanlarımıza gün doğmuş olur...

16 Nisan 2019 Salı

KIDEM TAZMİNATLARINA DOKUNMAYIN




KIDEM TAZMİNATLARINA DOKUNMAYIN
Son günlerin işçi ve işveren arasında en çok tartışılan konusunu kıdem tazminatları oluşturmaktadır.
Mevcut sistemde işveren işçiyi işten attığında kıdem tazminatını hemen ödüyor iken, yeni sistemde ise işçi, işten atıldığında işçiye kıdem tazminatı ödenmeyecek olmasıdır..
Peki bu yeni durum kimlere fayda sağlayacaktır?
Öncelikle bu durum insanın aklına ‘’devletin kasası mı boşaldı?’’ sorusunun akla geldiğidir.
Daha önceki yıllarda bireysel emeklilik reformu adı altında oluşturulan fon ile devletin kasasına giren nakit akışı yetmemiş olmalı ki şimdilerde de yeni ekonomi paketinin en önemli maddesini kıdem tazminatı reformu oluşturmaktadır.
Her ne kadar kıdem tazminatı reformunu çıkartmak isteyenler yazılı ve görsel medyada sürekli işçiyi koruma altına almaya çalıştıklarını belirtseler de, bu reform apaçık gösteriyor ki işçinin alın terine el uzatılmaktadır.
Bu reform açık ve net olarak öncelikle devletin kasasına işçi üzerinden sıcak para girişini sağlayacaktır.
İkinci şık olarak işverenin elini rahatlatıp, işçi atmasını kolaylaştıracaktır.
Üçüncü şık olarak da işçi mağdur olacaktır.
İşçi nasıl mağdur olacak diyenlere de anlatalım!
Halk arasında '‘Uzaktan davulun sesi hoş gelir’' diye meşhur bir söz vardır. Birde o davulu çalanlara sormak lazım!
Davuldan o sesi çıkarttırmak için tokmağı davula nasıl vurduklarını!
Kıdem tazminatı fonu kurulup '' işçi güvence altına alınacak'' diyenler, işçinin halinden, geçiminden, beklentisinden tamamen uzakta olan para babalarıdır.
Bu nedenle kimse kimseyi aldatmasın!
Yarın arkadaşlarımız, çocuklarımız çalıştığı kurumlardan tazminat ödenmeden işten çıkartıldığında hayalini kurdukları tazminatları almaktan mahrum olacaklardır.
Ayrıca Türkiye’de bir gerçek var!
Bugün herkes borçlu, ya da borçlandırıldı.
İşten çıkarılan bir işçinin gerçeği, aldığı tazminatı ile birinci arzusu borcunu kapatabilmek!
İkincisi hayalini kurduğu evi alabilmek için peşinat verebilmek!
Üçüncü bir şık ise, o parayla çocuğunu evlendirebilmek, evlendirecek yaşta çocuğu yoksa çocuğunu okutabilme gerçeğidir.
Yukarıda şıklara baktığımızda bu yeni reform ile işçinin hayalini kurduğu tüm umutları elinden alınmaktadır.
Bu yeni reform sadece ve sadece kasası boş olan devlete yeni bir kaynak oluştururken, işvereni de işçi atma konusunda elini rahatlatmaktadır.
Önce emekliliği elinden alınan işçi, şimdide kıdem tazminatı elinden alınarak mağdur edilmeye devam edilmektedir.

11 Nisan 2019 Perşembe

CİHAN'IN DÜNYASI: LAKAP TAKMANIN DİNİMİZDE Kİ YERİ!

CİHAN'IN DÜNYASI: LAKAP TAKMANIN DİNİMİZDE Kİ YERİ!: LAKAP TAKMANIN DİNİMİZDEKİ YERİ ! İnsanlara lakap takmak, lakabıyla hitap etmek yüzyıllardır var olan bir gerçek. Lakap, insanların ek...

LAKAP TAKMANIN DİNİMİZDE Kİ YERİ!

LAKAP TAKMANIN DİNİMİZDEKİ YERİ !
İnsanlara lakap takmak, lakabıyla hitap etmek yüzyıllardır var olan bir gerçek.
Lakap, insanların eksik yönlerini alaylı bir şekilde yermek, alay etmek olduğu gibi övmek, takdir etmek içinde kullanılır.
Lakin insanları beğenmediği, üzüleceği lakaplarla çağırmak günahtır.
Örneğin (benim gibi) saçları olmayan birine ‘’ KELAYNAK’’, gözleri görmeyen birine ‘KÖR KEDİ ya da yürüme problemi yaşayan birine ‘TOPAL ÖRDEK gibi lakaplar takmak günahtır.
Bununla ilgili yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’in Hucurat suresinin 11. Ayetinde mealen ’’ Ey müminler, bir kısmınız, diğer kısmınızı alaya almasın! Belki de alay edilenler, kendilerinden daha iyidir. Birbirinizi ayıplamayın, kötü lakaplarla çağırmayın. İmandan sonra fasıklık ne kötüdür! ( Allah’ın yasak ettiği şeylerden) tevbe etmeyenler ise zalimlerdir’’ diye belirtilmiştir.
Nitekim alemlere rahmet olarak gönderilen sevgili peygamberimiz de; ‘’Bir kimseyi sevmediği lakapla çağırana, melekler lanet eder’’ diye buyurmuşlardır.
Yukarıda ki Âyet-i kerime ve hadisten anlaşılacağı gibi, insanları hoş olmayan lâkaplarla çağırmak yasaklanmıştır.
Ancak bir mümin bir mümine güzel isimlerle hitap ederse, Halit Bin Velid’e takılan Seyfullah (Allah’ın askeri) lakabında olduğu gibi, o zaman bir sorun teşkil etmemektedir.
Burada esas olan mesele, “Kendimiz için istemediğimizi, başkaları için de istememektir.''

FAKİR NE YİYECEK



FAKİR NE YİYECEK?
Hayat pahalığı aldı başını gidiyor.
Zengin, fakir dinlemeden eze eze, hızını artırarak yol alıyor!
Eskiden nasıl geçineceksin denildiğinde,
‘Soğan, ekmek yerim yine de geçinirim’’ denilirdi.
Bu dönemde olduğu gibi, eskiden de evlerimize et girmezdi ama sebze yemekleri sofralarımızdan eksik olmazdı. Şimdilerde sebzelerde evimize giremez oldu.
Asgari ücretle ya da bir maaşla ev geçindirenlerin vay haline!
Halk arasında fakir yemeği diye tarif edilen yemekler vardı?
Kuru fasulye fakirin sofrasının ana yemeğini oluşturuyordu. Yanında birde soğan var mı tadından yenmezdi!
Artık kuru fasulye, soğan da zengin lüks yemeği oldu. Yanına bile yaklaşılamıyor.
Fakir, pilav üstü dönerden mahrum olduğu gibi mis gibi pilav üstü kurudan da mahrum oldu.
Fakirin sofrasından çalınan sadece kuru fasulye, soğan mı?
Elbette daha fazlası!
Kıymasız patates yemeği,
Taze fasulye yemeği
Patlıcan yemeği,
Nohut yemeği,
Fakirin kahvaltısından eksik olmayan menemen,
Biber, patlıcan, kabak, patates kızartması vs.
Eeee!
Bu insanlar ne yiyecek?
Hiç düşünen yok!
Hemen aklınıza tanzim pazarları gelebilir!
Arkadaş!
Fakirin cebinde o pazara gidecek yol parası mı var?
Cebinde ki 3 kuruşu da halk ekmekten ekmek parasına kullanıyor?
Ülkeyi yönetenler, yönetmeye talip olanlar!
Bırakın seçimi, meçimi!
Ekranlarda, meydanlarda birbirinizi yermeyi, kavgayı, gürültüyü!
Fakirin kimin kazandığı umurunda mı?
Fakir, geçim derdinde,
Evine götürebileceği birkaç kilo yiyecek, içeceğinde!
Sizler biran önce, sizlere inanan, güvenen insanların geçimine bakın!
Tarıma, hayvancılığa, çiftçiliğe dönün.
Üretime dönün.
Daha çok üretebilmenin, insanların refah düzeyinin artırılmasının kavgasını yapın!
İnsanları hayata, mutluluğa tutundurun!
İşte o zaman fakirin gücünü daha iyi anlarsınız!
Yoksa, bu gidişle fakir, elinden alınan soğandan da yoksun olarak sadece kuru ekmeğe talim edecek!