Spor özellikle de Fenerbahçe tutkum.Gerçeği yansıtmayan haksız yazılara karşı yazmak için buradayım

20 Aralık 2024 Cuma

Ali Koç İstifa!

Ali Koç: "Öyle bir takım kuracağız ki şampiyonluk sözü vermek zorunda kalmayacağız."

Evet sayın başkan!
Şampiyonluk sözünü bu oyun ile veremezsiniz.
Siz artık taraftarı kandırmaktan vaz geçin.
Sizin hayalini kurduğunuz takımı ezeli rakibiniz kurdu.
Her maçı tempo, baskı, bol posizyon ve her an gol arayan, atan bir takım...
Ya biz her maç yürekler ağzımızda, her an gol yeme durumu,
İki düzgün pası bir arada yapamayan bir takım, sürekli pas hatası ve baskıyı yiyen bir takım!

Sayın başkan bu gece derhal istifa edin.
Giderken Morinho, Maxsimin, Cengiz Ünder'ide götürün.
En Nesyri'yide unutmayın!
Yarattığınız takımdan utanın!
Eskiden milyonluk eşekler tabiri vardı, 
Şimdi ise takımı milyarlık eşekler ordusuna çevirdiniz.
Yazık daha ligin ilk yarısı bitmeden Fenerbahçe şampiyonluğa havlu attı. 
Başkan;
Bu takımda ruh yok,
Yetenek yok,
Arzu yok,
Motivasyon yok,
Oyun planı yok,
Tempo yok,
Baskı yok.
İnanç yok,
Birliktelik yok!
Başkan bu takımı sen, senin iş bilmez yönetimin ile birlikte Mourinho bu hale getirdiniz!
Artık zorlamayın 7 senedir olmuyorsa demek ki kabahat sizde!
Yapman gereken en onurlu hareket bu akşam İSTİFA etmendir....

12 Aralık 2024 Perşembe

Yalancı TÜİK

 Kasım Ayı Enflasyon Verileri Açıklandı!

TÜİK yine maşallah tarihin en büyük yalancı kurumu olduğunu bir kez daha kanıtlamış oldu.
Kasım ayı enflasyon oranı % 2.24!
Kim inanır bu koca yalana!
TÜİK yalan söyler ama çarşı, pazar, market, manav, sağlık, eğitim, beyaz eşya, tekstil, tamir servisleri yalan söylemez...
En basit örnek!
Yıllardır göz yaşı damlası kullanmaktayım.
Ekim ayında 92 liraya aldığım Refresh Kasım ayında 113 lira olurken aynı şekilde 170 lira olan Systane 211.50 lira oldu.
Her iki göz yaşı damlasına gelen zam oranı % 23!
TÜİK'e göre yılın ikinci yarısındaki 5 aylık enflasyon oranı bile bu oranı yakalayamamaktadır.( %14.56.)
Bu rakamlar tamamen aldatıcı. Gerçegi asla yansıtmamaktadır.
Yeni yıl yaklaşırken bazı sektörlerde fırsatçılar daha asgari ücret açıklanmadan Kasım ayı itibari % 20 -25 arasında güncel fiyatlara zam yapıldı.
Asgari ücretin açıklanması ile birlikte de fiyatlar % 25-30 yine artacaktır.
Bu şekilde 2-3 ay içerisinde toplamda % 40-50'ye yakın zam yapılmış olacaktır.
Fakat ne hikmetse bu zamlar TÜİK tarafından dikkate alınmamaktadır.
TÜİK yalancılık konusunda Guinness rekorlar kitabına girecek ilk kurumdur...

GO HOME MOURİNHO & ALİ KOÇ

Fenerbahçe 4 gün içerisinde önemli 2 maç oynadı.
Önce Beşiktaş’a sonra da kendi evinde Athletic Bilbao takımına yenildi.
Bu yenilgiler öyle sıradan yenilgiler değil!
Bu yenilgiler Fenerbahçe yönetimin, teknik direktörünün ve takımda bazı oyuncuların altına dinamit koydu!
Öncelikle Dolmabahçe’de kaybedilen Beşiktaş maçında oynanan oyun taraftarı hiç mutlu etmemişti.
Beşiktaş maçı Fenerbahçe’nin o maçı sıradan bir maç gibi görüp hiç hazırlanmadığının, motivasyon olarak hiç motive olamadıklarını göstermişti.
Al gülüm ver gülüm geriye, yana paslar, panikten şişirilen uzun toplar sonucunda her ne kadar direkten dönen toplar, girilen pozisyonlar olsa da sonuç ve oyun olarak Fenerbahçe çalkantılı bir dönem içerisinde olan, başkanı istifa etmiş, teknik direktörü kovulmuş, son maçlarda galibiyet yüzü göremeyen takımın başına geçici olarak Serdar Topraktepe’yi getiren Beşiktaş’a yenilerek puan olarak Galatasaray’ın 6 puan gerisine düştü.
Dün akşam ise kendi seyircisi önünde Avrupa liginde Athletic Bilbao’ya yenilmekten kurtulamadı.
Jose Mourinho’nun Samet Akaydın ısrarı yenilgiye zemin hazırladı.
Maçın hemen başında Samet’in yaptığı hata neticesinde kalesinde görülen gol sonucunda tribünde tepkiler görünmeye başladı.
Dakikalar ilerledikçe ortaya konulan kötü futbol ve yenilen ikinci gol sonrasında Samet ile başlayan tepkiler Başkan Ali Koç’a, hocaya, bazı futbolculara kadar uzandı.
Tribünlerde uzun süre Ali Koç istifa sesleri yükselirken Aziz Yıldırım lehine tezahüratlar boy gösterdi.
Bu maçta bir kez daha görüldü ki 99 gol atıp, 99 puan toplayan takımdan eser kalmamış!
Fenerbahçe takımı baskın oyun oynamak yerine baskıyı yiyen sıradan bir takıma dönüştüğü gerçeği gözden kaçmamaktadır.
Bunun neticesinde Fenerbahçe çok kolay gol yerken, pozisyona girmekte çok zorlandığı son iki maçta apaçık ortaya çıkmıştır.
Burada suçlu Jose Mourin’hodur.
Bu takıma Allan Saint-Maximin ve Y.En Nesyri’yi transfer eden akıl Fenerbahçe'nin büyüklüğünü anlayamamış demektir.
Son derece bencil ve savruk olan Maximin ile koşmayı dahi beceremeyen, adam geçemeyen En Nesryri ısrarla oynatmak hocanın aleyhine yazar!

Becao varken Samet'tin on birde sürekli kendine yer bulması futbol kuralına aykırı bir durumdur.
Samet saatli bomba gibidir. Nerede ne yapacağı hiç belli değildir. Bunun örneklerini Adana Demirspor’da, Milli takımda, Yunanistan’da ve Fenerbahçe’de daha önceki yıllarda oynadığı maçlarda göstermiştir.
Samet’in oynaması rakibe psikolojik üstünlük sağlamaktadır...
Samet Akaydın Fenerbahçe için her zaman potansiyel tehlikedir.

Jose Morinho sezonun başlamasıyla birlikte geçen yılın yıldızı İrfan Can’ı bitirdi. İrfan kadroya giremez oldu.
Sol açıkta son derece başarılı olan Tadiç’i sağ açığa alıp, daha sonra da on numara gibi kullanması Tadiç’i bitirdi.
İsmail'i, Fred'i, Sebastian Szymański’yi, Becao'yu bitirdi.
Kendini ispatlamış, İngiltere’de oynamış, Beşiktaş’ta leblebi gibi goller atmış Cenk Tosun’a hiç şans vermedi!
Osayi Samuel’i vasata çevirdi…
Mourinho hoca olarak takıma hiçbir şey kazandırmadı.
Fenerbahçe takımının oyun planının olması, baskıyı ön alanda yapamaması sonucunda hep baskıyı yiyen takım hüviyetinde olduğu için yukarıda isimlerini saydığımız oyuncular bu yüzden bitik hale geldiler.
Fenerbahçe 4 gün içerisinde hem Türkiye ligine hem de Avrupa ligine havlu atma durumuna düştü!

Ali Koç ve yönetimi bu durumun baş mimarlarıdır!
İsmail Kartal’ı gönderip yerine Morinho'yu getirmek akıl tutulması gibi bir şeydi.

Dün geceyle birlikte Fenerbahçe çok şey kaybetti!
Taraftar takıma güvenini kaybetti!
Hocaya güvenini kaybetti!
Ali Koç’a güvenini kaybetti!
Şampiyonluğa inanmayı kaybetti!
En kötüsü Fenerbahçe tribünü kaybetti!
Tribünler bölündü.
Hafta sonu oynanacak olan Başakşehir maçında alınabilecek bir beraberlik Fenerbahçe’yi karanlığa sürükleyecektir.
Velhasıl Fenerbahçe’yi iyi günler bekliyor diyemeyiz.

Jose Mourinho çok sevdiği Londra’ya, Ali Koç ise yalısına dönmelidir!
Fenerbahçe’yi daha profesyonel yönetimler ve yerli bir hoca yönetmelidir.

7 Aralık 2024 Cumartesi

Tebrikler Beşiktaş

Fenerbahçe bir derbi daha kaybetti.
Daha doğrusu Mourinho kaybetti!
Bu mağlubiyet de Mourinho'ya yazar!

Bay Mourinho, 
Kurduğun ilk on bir hatalı!
Oynattığın oyun hatalı!

Elinde Osayi var sağda Mert ile başlıyorsun!
Becao denen demir gibi bir adam var, saatli bomba Samet ile başlıyorsun (goldeki hatasına bir bakın)!
İki haftadır kahraman ilan edilen Oğuz Aydın daha derbi performansı göstermeden ilk 11 bâşlatıyorsun!
Bu demektir ki ya Beşiktaş'ı küçümsedin ya da maçı gerçekten kaybetmek istedin.
Bu maç sana yazar!
Fenerbahçe ver gülüm al gülüm ile maç oynamaz!
Fenerbahçe maçı kontrol etmez, oyunu rakip alana yıkar, rakibi sallar!
Rakip zaten çalkantılı bir dönem içinde baskıyı kurup bir gol bulsan maçın başında rakip zaten dağılacak belki 2 yada 3 gelecek.
Ondan sonra oyunu kontrol edersin Mourinho!

Bu mağlubiyette suçlu sensin!
Sonra da bir hafta boyunca bu maçı unutup sürekli Galatasaray ile uğraşan Fenerbahçe yönetimine yazar!

Elinde stoperi olmayan, son yılların en çalkantılı günlerini yaşayan Beşiktaş'a yenilmek Fenerbahçe açısından sıkıntı ve sancılı günlerin devam ettiğinin açık göstergesidir. 

Şampiyon olmak isteyen takım bu maçları alması gerekirken, alamıyorsa şampiyonda olamaz!

Maçın hakemi son derece başarılı bir maç yönetti. 
Tebrikler Mehmet Türkmen.👏

Tebrikler Serdar Topraktepe,👏
Tebrikler Beşiktaş takımı. 👏
Beşiktaş anasının ak sütü gibi tertemiz bir galibiyet aldı👏

19 Kasım 2024 Salı

Alın Size Düşük Zam Algısı!

Tam buğday  ekmek ( Yalancı tam buğday) bundan bir, bir buçuk ay önce mahallemizin güzide fırınında 20 lira, normal beyaz ekmek 10 liraydı. 

Eylül sonu yada Ekim ayı başı gibi tam buğday ekmek 25 lira oldu.
Beyaz ekmek fiyati ise 10 lira olarak satışa devam etti.

Bu akşam ekmek almak için fırına uğradımda asgari ücrete, işçi, memur maaşlarına zam gelmediği halde tıpkı  tam buğday ekmekte olduğu gibi beyaz ekmeğe de % 25 zam gelmiş. 
Yani ekmek 12.5 lira olmuş.
Sene biterken zammı yapıştırdılar!

Yeni yılda işçi, memur, emekli, asgari ücret zam oranları belli olduktan sonra Ocak 15 gibi otomatik olarak bir zam daha yapılır.
Beyaz ekmek tahmini 15, tam buğday ekmeği ise 30 lira olur...

Ondanda sonra fırıncılar dernek başkanı ortaya çıkar;"Maliyetlerin çok yüksek olmasına ragmen, hedeflenen enflasyona uymak, devletimizin ekonomi politikasına destek olmak adına ekmeğe 2.5 lira zam yaptık, halkımızı mağdur etmedik" diye açıklama yaptırılır!
Fakat 1 ya da 2 ay önce orta da hol da yumurta da yokken yapılan %25'lik zam yok sayılır. 
Aslında ekmek %50 zam almıştır  ama halk algı ile her zaman ki gibi kandırılmış olacaktır. Sadece son yapılan zam oranından bahsedilecektir.

Son yıllar da halk bu şekilde soyulurken devletin  yetkilileri bu  duruma sessiz kalmaktadır...

15 Kasım 2024 Cuma

Gündeme Sıcak Bakış

GÜNDEME SICAK BAKIŞ (15 Kasım 2016 Tarihli Yazım)

• AB ülkelerinin dışişleri bakanlarını bir araya getiren Dış İlişkiler Konseyi’nde, Türkiye müzakerelerinin devam edip etmeme konusu.

• AK Parti'nin anayasa değişikliğiyle ilgili hazırladığı taslak metin MHP ile paylaşılması.

• Türkiye’deki işsizlik oranındaki artış.

• TSK’nın Suriye’de yürüttüğü İŞid’i temizleme operasyonu.
.
• Güneydoğu’da PKK’ya vurulan ağır darbe.

• Fetö Terör örgüt üyelerine karşı yapılan operasyonlar.

• ABD’deki başkanlık seçiminin yankıları.

• Türkiye ile Irak arasında ki Başika gerginliği.

• Her gün patlayan bombalar ve kurulan tuzaklarla birlikte şehit olan asker ve polis cenazelerinde yürek yakan görüntülerin varlığı.

• Havaların -10 dereceye varan soğuması.

Vee……

• Hafta sonu oynanacak olan Fenerbahçe- Galatasaray derbisi

Yukarıda ki tabloya baktığımızda gündem bir hayli sıcak. Türkiye dört bir tarafı ateş çemberi ile çevrilmiş ve üzerinde bin bir çeşit oyunların döndüğü bir ülke konumunda. Ülkenin Güney Doğusunda PKK ile amansız bir mücadele varken, ordumuz Suriye ve Irak’ta mücadelesine devam etmektedir.

Yine kapalı kapılar arkasında bölücü terör örgütleri ve ülkeye haince saldırılar düzenleyen Fetö terör örgütü ile mücadele devam etmektedir.

Türkiye’nin içinde bulunduğu durumdan istifade etmek isteyen Batılılar ise Türkiye’yi Avrupa Birliği müzakerelerinin dondurulması, Türkiye’yi konseyin içine almama gibi çalışmalar yapmaktadırlar.

Gündem deki Başkanlık için AKP’nin hazırladığı yeni anayasa taslağının MHP ile paylaşması ve MHP’nin’’ Yaptığımız görüşmelerde kılı kırk yarıyoruz, bunun için milletimizin ağrıyan başına şifa olsun diye bir yol gösteriyoruz’’ diye açıklaması ile taslağa sıcak bakması ve CHP’yi naz etmemeye çağırması, bu sürecin MHP ve AKP ile birlikte hareket edileceğinin sinyallerini vermektedir.

ABD’de yeni seçilen başkan TRUMP ise Türkiye üzerine oynanan oyunlara yeni neler inşaa edeceği ise şuan kapalı kutu. Bekleyip göreceğiz kutudan neler çıkacak!

Havaların soğuması ile birlikte işsizlik oranında ki artışı da göz önüne alırsak kış aylarının bir hayli sert ve zor geçeceği anlaşılmaktadır.

Ve en önemli gündem!

Fenerbahçe - Galatasaray derbisi…

Hafta sonu oynanacak olan derbi için Türkiye nefesini tutmuş bekliyor. Maşallah Türkiye’nin önünde ve masasında onca olaylar ve çözülmesi gereken sorunlar varken derbi gündemdeki ilk sırayı almayı başardı. 

Futbol milyonlarca kitleyi peşinden sürükleyen ve inanılmaz paraların döndüğü bir spor dalı. Fakat derbinin gündemin ilk sırasına oturması açıkçası anlaşılır gibi değil. Ülkenin bir tarafında onca asker polis şehit olurken kimsenin umurun da olmaması sıradanmış gibi algılanması son derece vahim. Bizim insanımız kalkmış derbiyi konuşur ve tartışır hale gelmiş. Daha derbi oynanmadan!

Derbide Fenerbahçe yenilirse ‘’alay’’, Galatasaray yenerse ‘’olay’’ olacak gibi duruyor.

Fakat asıl tartışılacak olay bu milletin nasılda uyutulduğu ve ülkenin içinde bulunduğu durumlara karşı sıradan olaylarmış gibi davranabilmesi!

Açıkçası hafta sonu oynanacak derbiyi kim kazanırsa kazansın umurumda değil.

Umurumda olan tek şey vatanımdır, vatanımda ki milletimizin saadetidir. Bunun için de sonsuza kadar ‘’ Önce Vatan’’ diye haykırmaktan geri kalmayacağım.

5 Kasım 2024 Salı

YUH YUH!

"Biz sahada konuşuyoruz" deyip sürekli medyaya konuşana yuh yuh!

"Pazar günü Rams Park'ta sahada oyuncular ellerinden geleni yapacak" deyip Fenerbahçe'yi zan altında bırakana yuh yuh!

Her konuşmasında şüphe uyandıran, oynayacakları maça "Fenerbahçelilerin şüphesi olmasın" diye ortalığı karıştırana yuh yuh!

Benim Başkan olduğum sürece takımım asla maç satmaz deyip "geçen sezonki maçtan sonra " beyinleri ile kalpleri arasında çelişki olmustur" deyip futbolcularının şike yaptığını ima edene yuh yuh!

"Siz neden sahanızda 3-1 yenildiniz? Önce  açıklayın, sonra da bize sallayın" diyene yuh yuh!

"Fenerbahçeli medya sayesinde Türk futbolunda kepazelik diz boyunu aştı" diyene yuh yuh!

 '‘Adalet deyip adaleti vermek istemeyenlerle ne konuşabiliriz ki!"diyene yuh yuh!

Her açıklaması yanlış olmasına rağmen "Yanlış anlamak için tetikte bekleyene, doğruyu anlatamazsınız" diyerek ortamı gerene yuh yuh!

Bunca kepazeliğe ragmen eli kalem tutup gerçekleri yazmayanlara yuh yuh!

Gözleri görüp görmezlikten gelenlere yuh yuh!

Hakikattan uzak, eyyam yapanlara yuh yuh!

Fenerbahçe’yi alaşağı etmek isteyenlere yuh yuh!

Ülkenin onca sorunu, hainleri, düşmanları varken Fener ile uğraşanlara yuh yuh!

3 Kasım 2024 Pazar

ALAYINI KARADENİZ’İN SOGUK SULARINA GÖMDÜK !


Fenerbahçe: 3
Trabzonspor: 2 (Aynı zamanda Atilla Karaoğlan, Oguzhan Çakır ve Tüm FB düşmanları)
Mactan önce bu akşam Fenerbahçe'nin şampiyonluk yarışında kalabilmesi için maça son derece iyi hazırlanan Trabzonsporu yenebilmek için hakemleri de, varıda, futbolu dizayn eden sistemide yenmesi gerekir dedik.
Ve macta görüldü ki söylemlerimizde haklı çıktık.
Maçın son düdüğü ile birlikte maçın var hakemini başta olmak üzere, orta hakemini, futbolu dizayn eden yapıyı yönetenlerin hepsini Karadeniz’in derin soğuk sularına bıraktık.
Bu akşam net görüldü!
Fenerbahçe aynı Türkiye gibi.
Dört bir yanı düşmanlarla çevrili.
Maçın orta ve var hakemi maçı aldılar farklı bir yere götürmek istediler.
Ama Allah müsade etmedi.
Son dakikada atılan gol ile Fenerbahçe sadece Trabzonspor'u yenmedi.
Ülkenin dört bir yanındaki düşmanlarını da yendi.
Futbolun içindeki sistemi yendi.
Atilla Karaoğlan ve Oğuzhan Çakır derhal düdük asmalı!
Ali Koç gerekeni yapmalıdır!
Bunlar düdük assın!
Bu ligi yıllardır dizayn eden ahlak ve şeref yoksunu düzenbazlara karşı bu takım bu gece rahmetli İslam Çupi'nin anlattığı Fenerbahçe büyüklüğünü, sahada son derece iyi oyun oynayan kazanmak için futbol oynamaya çalışan Trabzonspor'a karşı sahaya koydu.
Takım şerefli karakterini ve ruhunu birleştirerek Trabzonspor'un baskısına yanıt verdi.
Ve galabiyet ile birlikte maçın var hakemine, orta hakemine, futbolu dizayn eden ahlak yoksunlarının hepsine daha dogrusu alayına göz dağı verdi.
Ali Başkan bu takıma sahip çıkın!
Artık çıkın ortaya gerekirse kellenizi koyun ortaya ama bu takıma ihanet ettirmeyin!
Takım saha içinde belli bir yere kadar mücadele edebiliyor!
Ve Jose Mourinho bu akşam takıma el verdin!
Etkini gösterdin, yaptığın değişiklikler yerli yerindeydi!
Korkma, çekinme bu akşamki gibi açık ve net konuşmaya devam et.
Türk futbolunun pisliklerden temizlenmesine öncülük et.
Fenerbahçe taraftarı yanında!
Bu takımın senin elinde büyümesi için susma konuşmaya devam et...
Not: Sitemim asla Trabzonspor takımına ve taraftarlarına değildir. Bu gece sahada futbol oynamaya çalışan ve oynayan bir takım ve takımını destekleyen taraftar grubu vardı. Var hakemi ve orta hakem hatalarına rağmen galeyana gelmeden takımlarını desteklediler.
Trabzonspor'u ve taraftarını tebrik ederim...

AZİZ YILDIRIM’IN YERİ FENERBAHÇELİNİN NERESİNDE?

AZİZ YILDIRIM’IN YERİ FENERBAHÇELİNİN NERESİNDE? 



Bugüne dek Fenerbahçe için yapmadığı şey kalmayan Aziz Yıldırım, yaptıklarının karşılığı olarak nerede dersiniz?

Bu sorunun cevabını yazının sonunda vereceğim.

15 Şubat 1998’de Vefa Küçük’ e karşı bir oy farka Fenerbahçe kulübüne başkan seçilen Aziz Yıldırım, Fenerbahçe’yi sadece Türkiye’de değil Avrupa’da bir marka haline getirdi. Bunu yaparken de dönem dönem krizler ve sarsıntılar geçirerek yaptı.

Göreve geldikten sonra kısa bir zaman içerisinde 1 Temmuz 2015’te Fikirtepe Tesislerinin açılışını yaparak hizmete sundu.

1999 yılı içerisinde alt yapı tesislerini tamamladı. Yine aynı yıl Temmuz ayında Vefa Küçük yüzme havuzunu hizmete açarken, Şubat 2000’de Samandıra tesislerini hizmete açtı. Artık futbol takımı Dereağzı’dan taşınmış daha modern olan tesislerde antrenmanlarını yapıyordu.


2000 senesinde stat bölüm bölüm yıkılarak yenilenmeye başlandı.


2003’de Dereağzı  Metin Aşık Tesisleri komple yenilendi.

Türkiye’de ilk defa bir spor kulübü tartan pist yaptı.


2003 Eylül’de Fenerbahçe Koleji hizmete girip eğitim-öğretime başladı.

2004’te Faruk Ilgaz tesisleri hizmete girdi. Aynı yıl Olimpik yüzme havuzu yeniden hizmete açıldı.


2005’te Fenerbahçe müzesi hizmete girdi.

2006’da Merkez Fenerbaçe Yönetim Binası hizmete girdi.

2006 Ekim ayında Stat tamamen yenilenerek kapasite 55.000 kişiye çıkarıldı. Aynı yıl stada ısıtıcılar takılarak Türkiye ilk defa Avrupa standartlarında bir stada kavuşurken, Türkiye’ de daha sonra ki yıllarda inşa edilen statlara öncülük ediyordu.

Stadın yanında ki vakıf binası yıkılarak 1000 araç kapasiteli otopark inşa edilerek hizmete açıldı.

Ankara’da 22 dönüm arazi üzerine Ankaralılar Evi inşa edilerek  hizmete girdi.

Gebze’de 120 dönüm, Şile’de 5 dönüm arazi kulübe kazandırıldı. Kurtköy’de 8 adet villa satın alındı.

Bolu Topuk yaylası Tesisleri hizmete sokuldu. Böylelikle Kulübe çok önemli bir tesis kazandırıldı. Artık Fenerbahçe sezon öncesi hazırlıklarını burada yaparak kulüp önemli bir kamp  harcamasının önüne geçmiştir.

Buda yetmedi! Basketbol takımı için Ataşehir’de 12.500 kapasiteli Fenerbahçe Ülker Arena  Spor Kompleksi inşa edildi.

Fenerbahçe Spor kulübü bugün bu tesislerle Avrupa’nın bir çok kulübünün sahip olamadığı zenginliğe sahip bir camia konumuna geldi.

Aziz Yıldırım başkanlığı döneminde Fenerbahçe  5 ana dalda şampiyonluklar yaşamış bir kulüp olarak tarihe geçti.(2010-2011 sezonu)

Futbolda 6 şampiyonluk ve hep ikincilikler, Şampiyonlar liginde çeyrek final, Uefa kupasında yarı finali  yaşamış bir kulüp olarak tarihteki yerini aldı.

Basketbolda şampiyonluklara ambargo koyarken son iki yılda Euro Lig de Final Four’a kalan ve final oynayan tek Türk takımı.
Kadın basketbolda ezeli rakibinin şampiyonluk ambargosuna son verip üst üste şampiyonluklar kazanarak kadın basketbolda başarıya ulaştılar.

Dünya starlarını transfer ederek  Türk futbolunun ufkunu açtı.

Bugün 30 yaş ve altında olanlar Aziz Yıldırım’dan başka Fenerbahçe’de başkan görmediler. Hep şampiyonluk içinde oldular. 
Üç defa son maçta Türkiye’ de şampiyonluk kaybeden tek kulüptür Fenerbahçe. Aziz Yıldırım ile çıta hep yukarılarda olan Fenerbahçe artık hep başarıya odaklanmıştır. Bu yüzdendir Fenerbahçelinin başarısızlığı kabullenmemesi.

Aziz Yıldırım Fenerbahçe’yi büyütürken yaşadıkları sıkıntılar, uğradığı haksızlıklarda cabasıdır. Aziz Yıldırım bunca yaptıklarının karşılığı olarak cezaevine giden ve ‘’Darağacında olsak bile son sözümüz Fenerbahçe’’ diyebilen mert ve açık sözlü Fenerbahçe sevdalısıdır.

Cezaevinde bile başkan seçilen Aziz Yıldırım bugünler de sancılı bir dönemden geçmektedir. Futbol takımının istenilen ve arzulanan seviye de olmaması Aziz Yıldırım karşıtlarını harekete geçirip kongre rüzgarları estirmeye başlarlarken ne çabuk unuttular Aziz Yıldırım’ın yukarıda yaptıklarını!

Aziz Yıldırım yaptıklarının karşılığı olarak nerede diye başladığımız yazının cevabı,  aslında çok basit. ‘’Ayrıntılar detaylarda gizlidir’’ diye bir söz vardır. İşte Aziz Yıldırım’ın yeri de yukarıda ki detaylarda ‘’Efsane Başkan’’ olarak yerini çoktan almıştır.

Önemli olan Aziz Yıldırım’ın hakkını bugün verebilmektir. İlerde tarih zaten Aziz Yıldırım’ı altın harflerle yazacaktır. Tarih yazmadan önce yiğidin hakkını vermek Fenerbahçelilere düşmektedir.

Rahmetli İslam Çupi ’’Fenerbahçe büyüklüğü ne kupa büyüklüğü ne de şampiyonluk büyüklüğüdür. Fenerbahçe büyüklüğü öyle bir büyüklüktür ki, adı konamaz’’ derken, Aziz Yıldırım’ ın büyüklüğü de sportif başarılarlarla ölçülemez. 

Aziz Yıldırım’ın büyüklüğü bir başka büyüklüktür. Bunu zamanla tüm Fenerbahçeliler ve spor camiası daha net anlayacaktır.

21 Ekim 2024 Pazartesi

FENERBAHÇE'DE IŞIK YOK!


Öncelikle Başkan Ali Koç’a seslenmek istiyorum.

Sayın Başkan;

Fenerbahçe 117 yıllık tarihi ile Türkiye’nin en büyük spor kulüplerinden bir tanesidir. Mazisi başarılarla, müzesi kupalarla doludur.

Kalpleri fetheden renkleri ile son 10 yıldaki başarısızlığa rağmen yaklaşık 25 milyon Türk’ün kalbi Fenerbahçe diye atar.
Mazisinde yatan tarihi ve hiçbir kulüpte olmayan birlikteliği ile yıllar boyu şampiyonluklar yaşayarak taraftarlarını mutlu etmiştir.

Kurtuluş savaşının kazanılmasında psikolojik üstünlük olarak etki eden işgal güçlerine karşı kazanılan General Harington Kupası Fenerbahçe’nin müzesindedir.

Sizin de çok iyi bildiğiniz 3 Temmuz ile başlayan kumpas ve  devamında Fenerbahçe’yi aşağıya çekme oyunları alenen devam etmiştir ve halen devam etmektedir.
Karabulutlar üzerimizden 2006’dan bu yana  hiç eksik olmamıştır.
Önce şampiyonluklarımız çalındı sonra alnımıza kocaman kara kara bir leke sürüldü.
Bu da yetmez gibi bu anlı/şanlı takımla hep ‘‘Ali Cengiz Oyunu’ ’oynandı.
Yöneticilerimiz kumpas ile birlikte saha dışında mücadele ederken, saha içinde ince ince doğranan futbol takımımıza karşı oynanan oyunlara dur diyemedik.

Hem Türkiye’de hem de Avrupa’da kuş başı yapılıp çakalların önüne atıldık.
Her gittiğimiz ilde Fenerbahçe’ye düşmanca davranıldı. Otobüsümüz kurşunlandı.

Attığımız nizami goller ya ofsayt ya da faul gerekçesi ile sayılmadı. Aleyhimize uydurma penaltılar çalındı. Oyuncularımız haksız yere oyundan atıldı. Maçların başlarında gösterilen sarı kartlar oyuncularımızın oynama arzusunu ortadan kaldırdı. Rakiplerimizin sert oyununa ve kasti faullerine göz yumuldu. Rakiplerimize çıkması gereken kartlar çıkmadı. Saha içinde rakiple mücadele edilirken aynı zamanda hakemler ve var odası ile de mücadele edildi.

Tüm bunlara rağmen taraftar stadı tıklım tıklım doldurdu. Desteğini esirgemedi.

Her şeye rağmen Fenerbahçe’nin öz evladı İsmail Kartal ile geçen yıl muhteşem bir sezon yaşandı. Takım tarihin en çok puanını topladı. Deplasman yenilgisi görmedi. 99 gol atıp 99 puan topladı. Şampiyonluk Fenerbahçe’nin elinden alınıp rakip camiaya verildi.

Takım kalite olarak son yılların en kaliteli takımıydı. Yapılacak 2-3 rutuj ile sezona bomba gibi girilecekti.

Peki siz ne yaptınız Sayın Başkan?

Tıpkı seçimi kazandığınız ilk yılınızda Aykut Kocaman’ı gönderip hata yaptığınız gibi, sırf seçim kazanmak için Aziz Yıldırım’ın gazına gelip tarihin en başarılı hocasından biri olan İsmail Kartal’ı gönderip yerine dünyanın en marka ve başarılı hocalarından biri olan Jose Mourinho’yu takımın başına getirdiniz. Ama unuttuğunuz bir şey vardı.

Fenerbahçe’nin sorunu hoca sorunu değildi. Fenerbahçe’nin sorunu saha dışı ve futbol dünyasını ele geçirmiş fetö denen hain güçlerdi. Siz İsmail Kartal’ı gönderip yerine Türk futboluna uymayan Portekiz ekolünü tercih ederek bu dış güçlere yardım ettiniz.

6 yıldır başkanlığını yaptığınız kulüpte ana sorunları görüp buna rağmen  Aziz Yıldırım’ın gazı ile hareket etmeniz Fenerbahçe’ye zarar verdi!

9 Hafta itibari ile sahada İsmail Kartal’ın takımından eser kalmadı. Burada ilk suçlanacak kişi sizsiniz. Efsane başkan Aziz Yıldım ile birlikte takıma dinamit koydunuz.

Gelelim dünya markası, dünyanın en iyi hocaları arasında gösterilen Mourinho’ya;

Sayın Mourinho!

Her şeyden önce taraftar İsmail Kartal’ın ayrılmasına üzülse de yerine gelen isim Jose Mourinho olduğu için mutluluk çığlıkları attı. İsminiz o kadar büyüktü ki taraftar tereddütsüz, kayıtsız ve şartsız (ben hariç) size inandı ve güvendi.

Elinizde İsmail Kartal’dan kalan çok değerli bir miras vardı. Siz ile birlikte yönetim seçim salonlarında ve sosyal medya aracılığı ile her gün iyi oyuncu vaatleri verilerek bu mirası daha yukarı çekecek kaliteli oyuncu sözleri veriyordu. Bir dediğiniz iki yapılmayacağı açık açık belli oluyordu.

Transfer sezonunun açılması ile birlikte görüldü ki her şey yolunda gitmedi.Daha önceleri ismi telaffuz edilen yıldız oyuncular yerine  Youssef En-Nesyri, Saint-Maximin gibi Avrupa’da çok fazla kariyeri olmayan oyuncular alındı. 

Bu da yetmedi Ferdi Kadıoğlu satıldı. Ferdi Kadıoğlu’un satılması aslında Fenerbahçe için çok büyük kayıptı. Fenerbahçe’de topla dikine gidebilen tek oyuncu  Ferdi Kadıoğlu'ydu. Ve geçen sezon Tadiç ile birlikte sol tarafta harika işler yapmışlardı.

Ferdi'den gelen para ile Sofyan Amrabat son anda kadroya dahil edildi. 

Sezonun başlaması ile birlikte hazırlık maçları ve Avrupa Kupası maçları dahi dahil sahada geçen senenin ısıran, alan daraltan, pas yapan, hızlı düşünüp hızlı oynayan her zaman 90 dakika gol arayan ve koklayan, baskıyı kuran her geçen dakika baskısını artıran takım gitmiş
yerine sıradan bir takım gelmiş olarak görüldü. Üstelik oynağı tüm maçlarda baskıyı yiyen bir takım haline dönüşen Fenerbahçe’yi üzülerek seyretmeye başladık. Biz seyrederken siz ise farklı rüyalar aleminde yaşadığınız her maç sonu demeçlerinizde görülmektedir.

Sayın Mourinho Ferdi’nin gitmesi ile birlikte Tadiç’i sağ kanada atmanız takımın en etkili olan bölgeleri kanatları bitirdiniz. Geçen yılın yıldızı İrfan Can’ı yok ettiniz. Samuel  Osaiyi takımdan kestiniz.

Oynattığınız oyunda Fred ve Sebastian Szymański kayboldu ne oynadıklarını anlayamaz hale geldik. İsmail Yüksek acemi oyuncuya dönüştü. Bu oyuncular sahada bal yapmayan arıya döndüler . Aldırdığnız En Nesyri ve Maximin Fenerbahçe’de oynayacak yıldız oyuncu olmadıkları her hallerinden belli oldu. Maximin Emre Mor’un beyazı Nesyri ise ikinci Silimani vakası olarak göze carptı.Kaçırdığı goller beceriksizliğinin göstergesdir.

Öncelikle belirtmekte fayda var. Tadiç defanstan top çıkaramaz! Takım o kadar mahkum oynuyor ki Tadiç sağbek gibi oynamak zorunda kalıyor. Keza Edin Dzeko’da orta sahaya kadar gelip top almaya çalışıyor. Hal böyle olunca bu oyuncularda yaştan dolayı performans kayıplarına sebebiyet vermektedir.

Sayın Mourinho; Modern futbolun örneklerini hem savunmada hem de hücumda görememek,
bloklar arasında güçlü bir iletişim ağının kurulamaması,
sahanın her tarafında aktif ve etkileyici bir oyunun olmaması, savunmayı çok geride kurmanız ve geriye yaslanarak oynanan oyun bizler için umut vermemektedir. 

Lig başladığından bu yana kaleci Livakoviç ön plana çıkıyorsa takım savunmasında ve kurgusunda sorun var demektir.

Zaten Şampiyonlar ligi ön elemesini geçememek ve ligde kaybedilen 7 puan yukarıda yazdıklarımızı net bir şekilde doğrulamaktadır.


Sayın Mourinho!

Sana inananları 4 aylık süreçte hayal kırklığına uğrattın!

Dünyanın en güzel renklerinin hocası olduğunun farkına varamadım!

Elinde çok derin bir kadro ve kaliteli ayaklar olmasına rağmen takım on birini oluşturmadın. 
İçindeki futbol aşkını, coşkusunu, tecrübeni sahanın içine koyamadın!

İnadından vaz geç! 

Doğru takım kurgusunu ve on birini çıkart sahaya!

Kaybedilen bütün puanlar sana yazdı. Böyle devam edersen yazmaya da devam edecek.

Fakat sen yeni yılı görür müsün bilemem. O şuan için çok zor gibi durmaktadır.

Çünkü Fenerde ışık yok…






20 Ekim 2024 Pazar

Bu maç da Mourinho'ya yazar!

Sayın Mourinho,

İrfan Can neden ilk 11 oynamıyor?
Osayi neden kadroda yok?
Oğuz Aydın nerede?
Cenk Tosun'a  ne oldu?
Bu takımın neden temposu yok?
Bu takım neden içerde, dışarıda baskıyı yiyip kendi sahasında mahkum oynuyor?
Samet Akaydın oynadığı tüm maçlarda Feneri yakmışken neden Samet'ten medet umup oyuna alıyorsun?
GS'nin elinden kaptık diye Ali Koç'un övündüğü Levent Mercan korona virüse mi yakalandı?
Sezon başından bu yana oyuna katkısı olmayan Mert Müdür neden ilk 11?

Bugün Fenerbahçe 1 puanı bile hak etmemiştir! 
Samsunspor oynadığı futbolla resmen Mourinho'ya ders vermiştir!
Evet bin defa tekrar baskı olacak ama İsmail Kartal'ın takımınından eser yok sahada.

Sayın Jose Mourinho sana yazan maç sayısı her hafta artarak devam ediyor! 
Bu gidişle de daha çooook puan kaybedilecek gibi duruyor!
9 haftada şampiyonluk ümitlerini tükettin!
Takımında heyecan ve istek yok!
En üzücü tarafı  maç içinde oynanan oyuna bakıldığında Fenerbahçe bu maçı alır diyemiyorsun!
Kadro tercihini ve transfer edilecek oyuncuları sezon başında tam yönetemedin. 
Maksimen gibi Nesyri gibi vasat oyuncuları aldırdın. 
Ferdi'nin gitmesine göz yumdun. 
Emre Mor'un siyahı ikizi Maksimen yüzünden Tadic'i yerinden İrfan Can'ı kadrodan ettin.
Akan oyun takımda hiç yok.
Bloklar arasında mesafe çok uzak.
Pas bağlantıları çok zayıf.
Girilen pozisyonlarda beceriksizlik tavan yapmış durumda!
Evet Mourinho yukarıda yazılanların hepsi sana yazar!
Şuan sadece adın büyük, oynattığın oyun küçük takım oyunu!
Bence bavulunu çok geçmeden hazırla ve biletinide Acun Ilıcalı'ya acilen aldır...

3 Ekim 2024 Perşembe

Şaşırmamak Elde Değil

Mourinho tartışmasız Avrupa'nın en iyi hocalarından biri!
Fakat Fenerbahçe'de bir haller var.
Mourinho Fenerbahçe'ye henüz dokunabilmiş değil. 
Takım istatistik ve verimlilik anlamında şuana kadar oynadığı maçlarda geçen yılın çok çok altında kaldı. 


Geçen yılın her alanda önde olan ve takım oyunu oynayan takımınına ne oldu?

Takım tat vermiyor,
Güven vermiyor,
Maçlar Fenerbahçe açısından rakip kim olursa olsun çok zor geçiyor.
Taraftar keyif almıyor,
Defansta savunma anlamında zor anlar yaşanıyor. 
Ceza sahası yayı ve çevresinde rakip çok rahat top yapıyor. 
Rakibe bu bölgelerden kolay şut imkanı veriliyor.
Kanatlar çalışmıyor, 
Orta saha neredeyse yok gibi!
Sahanın en iyisi Ambrabat iki stoper arasına girerek oynuyor ve macta 8 kurtarış yapan Dominik  Livakoviç ile Fenerbahçe adına dün gece sahanın en iyisi oluyor.
Livakovic bu sezon oynanan tüm maçlarda üstün performsns sergiliyor. Buda takım savunmasının ve orta sahanın yeterince basmadığı anlamına gelmektedir.
En- Nesyri yağlı güreş pehlivanı gibi.
Atması gereken %100 golü yanlış yere vurarak kaçırıyor.
Oynadığı maçlarda tam hayal kırıklığı!
Cenk Tosun oynasa  En-Nesyri'den daha mı verimsiz olur?
En azından denemek lazım...

Geçen yılın yıldızı İrfan Can kayıp!
Keyifsiz oynuyor, oynama iştahı neredeyse yok gibi.
Fred vasatı aşamıyor!
Oyun içinde zaman zaman voltajı yükselen ampul gibi parlıyor ama sürekliliği yok.
Jayden geri dönüşlerde sorun yaşıyor!
Agresif oynayayım derken her an kart görme tehlikesi ile karşı karşıya kalıyor.
Buda oyununu etkiliyor.
M.Müldür Osayi'yi çok aratıyor. Hücuma destek anlamında zayıf kaliyor ve önündeki Tadic ile uyumu yok denecek kadar az.
Szymański bal yapmayan eşşek arısı  gibi!
Koşmaktan başka bir işe yaramıyor!
Adam geçemiyor, şut atamıyor! Verimlilik anlamında oyuna katkısı yok denecek kadar az.

Haftalar geçtikçe üzerine koyarak gelişmesi gereken oyun her maç geri gidiyor!

Mourinho uyuyor!
Ne oynatmak istediğini anlayan herkes hızla ARAP olma yolunda ilerliyor!

Fenerbahçe oyun üretmiyor ve oynadığı oyun çok sıkıcı!
Akan ve hızlı oyunu yok!
Bölgeler arasında bağlantı kopuk kopuk!

Tamamen skor yapma bu akşam olduğu gibi bireysel ayaklara kalmış vaziyette.
Ambrabat'ın müthiş pası ve Tadic'in ustaca bitirici vuruşu buna en güzel örnektir. 

İsmail Kartal'ın Fenerbahçe'si her alanda mum ile  aranıyor desek kimseyi kandırmış olmayız.

Şuanki Fenerbahçe tam bir hayal kırıklığı!

Tribünler;
"Taşıdım hammal gibi ben bu sevgiyi bunca sene,
Tam sana bu sene muhtaç olunca çekmiş gitmişsin" demeden bir an önce başta teknik heyet ve futbolcular hep bir ağızdan,
"Ah nerede vah nerede,
Nerde yanlış yapıyoruz acaba" demeleri lazım.

Yanlışı buldukları anda zaten taşlar yerine oturacaktır...

22 Eylül 2024 Pazar

İsmail Kartal'ın Suçu Neydi?


Tarih yanlış yapanları hep cezalandırmıştır!

İsmail Kartal'ın suçu neydi?


99 puan toplayan, 99 gol atan, makina düzeninde takır takır top oynayan, rakibi boğan, ezen takımın hocası İsmail Kartal Ali Koç ve Aziz Yıldırım'a yaranamadı.

Aziz Yıldırım sırf seçim kazanmak adına ortaya Mourinho ismini atınca koltuğu bırakmak istemeyen Ali Koç sezon biter bitmez İsmail Kartal'ı gönderdi...
Aziz Yıldırım farkına varmadan çok sevdiği Fenerbahçe'sine kötülük yaptı. 

Aziz Yıldırım sezonun en başarılı hocasını, tarihin en çok puan toplayan hocasını işinden etti.

Futbol dehası olarak kabul dilen Mourinho tabiri caizse eşek yükü bir parayla Fenerbahçe'nin başına geçti.


Başarılı takımın dinamitleri ile oynamak yerine adam akıllı iki üç transferle takım daha güçlenmesi gerekirken yapılan yanlış transferler takımın ahengini ve dengesini bozdu.
Geçen yılın yıldızlarından Tadiç sağ açığa çekildi. Sol önde çok başarılı bir sezon geçiren Tadiç böylelikle yerinden oldu.
Yerinden olurken yine geçen sezonun yıldızlarından İrfan Can'ı da yerinden etti. 
Allan Sen Maximen Fenerbahçe'nin çok ihtiyacı olan bir oyuncu değildi.
Maximen transferi ile birlikte her iki kanatta geçen yılki üretkenlikde bitmiş oldu.

Geçen sezon Cengiz Ünder ile devam eden transfer yanlışına bu sezonda El Nesyri eklendi.
El Nesyri asla Fenerbahçe'nin aradığı forvet olamayacaktır. Oynadığı maçlarda Guiza ve Slimani olma yolunda hızla ilerlediği apaçık görüldü. 




Başka bir yanlış ise Becao'nun forması elinden alınması oldu. Becao yerine Çağlar tercihi defansın uyumunu bozduğu her rakip atağında ve topu defanstan oyuna sokmada görülmektedir. 
Becao defansta kadroya yazılacak ilk adam olmalıdır. Yanına ise mutlaka Alex Dijiku yazılmalıdır. 
Mourinho defanslada oynadı ve Fenerbahçe çok kolay hol yiyen bir takıma dönüştü.

Üstelik birde Ferdi Kadıoğlu en çok ihtiyaç duyulan sezonda satıldı. Buda işin başka bir yönü. 
Fenerbahçe Mourinho ile birlikte Avrupa'da 4 ligde ise 6 maç oynadı.
Bu karşılaşmalar sonunda şampiyonlar liginden elendi, ligde ise Galatasaray'ın beş puan gerisine düştü...


Neredeyse futbol tanrısı ilan edilecek olan Mourinho Hacı İsmail'in hem puan, hem oyun olarak çok gerisinde kaldı.

Ister istemez İsmail Kartal'ın günahı Türk olmak mıydı diye kendi kendimize sordugumuz gibi her Fenerbahçeli taraftar da sormaya başladı.

Sonuç olarak geçen senenin başarılı takımının taşları yerinden oynadı. İsmail Kartal kaçan şampiyonluğa kurban edilip takımdan haksızca gönderildi.
Futbol dehası Morinho takıma çare olamadı. 

Burada asıl suçlular yukarıda belirttiğim gibi Aziz Yıldırım ve Ali Koç'tur.



İşte bugün İsmail Kartal'a karşı yanlışın en büyüğünü ikinci defa yapan Ali Koç ve ekibi cezalarını çekmektedir hatta daha da çok çekeceğe dair sinyaller gelmektedir.
Ama olan taraftara olmaktadır. 
Çünkü bu başarısızlığı taraftar hak etmemektedir.

21 Eylül 2024 Cumartesi

Mourinho Kaybetti!

Bu maç kesinlikle Mourinho'ya yazar!

Takımı derbiye yeterince hazırlayamamış. 
Mental olarak Fenerbahçe konsantre olamamış, maça sıradan bir maç gibi başladı. 
Mourinho Galatasaray'ın güçlü ve zayıf yanlarını hiç çalışmamış. 

Galatasaray 15. dakikadan sonra orta sahayı elini kolunu sallayarak geçti.

Başta İsmail olmak üzere Szymański, Fred, Tadic, Çağlar, Dijiku, Mert vasatın altında kaldılar.

Orta sahada üstünlük tamamen GS'nin eline geçti ve goller ilk yarıda peş peşe geldi.
İşin garip tarafı gollerde Fenerbahçe'li oyuncular derin uykuya daldılar. 
3-0 dan sonra kazanılan uydurma penaltı da Fenerbahçe'yi uykudan uyandırmadı.

Fenerbahçe'de Makximen ve Osterwolde haricinde iyi mücadele eden oyuncu yoktu.
Edin Džeko elinden geleni yapsada yaş itibari ile hızlı olamadığı için önüne atılan toplarda ileri gitmek yerine topu tutmayı tercih etti.Bu tercih de Fenerbahçe'ye el freni oldu.

Galatasaray ise çok rahat bir galibiyet aldı.
Çok rahat oynayıp, defansta hata yapmadan, orta sahayı etkin kullanarak sezonun en kolay maçlarından birini oynadı.

Okan Buruk kariyer maçını kazandı!

Dünyanın en iyi hocaları arasında gösterilen     
Mourinho'yu Kadıköy'de yenme başarısını gösterdi. 

Bu akşam sonunda maçı isteyen, hak eden taraf olan Galatasaray kazandı. 

Fenerbahçe'de hayaller suya düştü. 
Oynanan oyun şampiyonluk için  asla ümit vermedi.

İlk 6 haftaya bakıldığında oynanan oyun sonucunda Fenerbahçe'nin şampiyonluk şansı çok az.
Beşiktaş ve Galatasaray bu sene şampiyonluk için daha şanslı gibi görünüyor....

Son biz sözde El Nesyri'ye!
Tam bir hayal kırıklığı oynadığı maçlarda!
Guiza yada Slimani olma yolunda ilerliyor...

29 Ağustos 2024 Perşembe

Kendi Vatanımızda Azınlık!

Kendi Vatanımızda Azınlık!

Dün akşam saat 7'ye  doğru eşimle birlikte pazara gittik.
Amaç birşey almaktan ziyade uzun zamandır gitmediğimiz pazarın havasını solumaktı.
Adı üzerinde pazar!
Ne ararsan var. İnci boncuktan tut kavun, karpuz, limona kadar envayi çeşit sebze, meyve, bakkaliye,kahvaltılık, tekstil ürünleri vs.
Satıcıların sesleri de maşallah ada vapuru borusunun çıkan ses gibi gür ve kuvvetli.

Fiyatlar ise manav ve zincir marketlerin bayağı  altında. En azından cep yakmıyor!
Fakat pazar tezgahlarda ki satıcılar haricinde  Türk pazarı olmaktan çıkmış!
Pazar mülteci  dolu. Afganından tutun, Pakistanlısı, Suriyelisine kadar birçok millet dolu.İte kaka alış veriş yapıyorlar. 
Haklarıdır, yapacaklar elbette!
Aç duracak halleri yok ya!

Kalabalık  bizi yormuş olmalı ki hemen pazardan çıkmak istedik.
Çıkarken adet yerini bulsun diye 2 adet kavun 1 koli yumurta alarak pazarı sonlandırdık.

O yorgunluk ile yürüme yolu üzerinde bulunan İBB Sosyal Tesislerine uğrayıp bir çay içelim  dedik.
Demez olsaydık!
Aynı Kalabalık  orada da var!
Sanki İstanbul'daki bütün sığınmacılar orada!
Sıraya girip  bizde çay sırasını bekledik.
10 dakika sonra 2 çay alıp yudumlamaya başladık.
"Çay da ne güzel gidiyor" diye derin bir oh çekecektik ki İBB radyodan yapılan anons bir anda gardımızı düşürdü. 
Zor bela kenardan köşeden bulduğumuz masayı mülteci dostlarımıza büyük bir keyifle bıraktık!
Nede olsa biz Türküz ve kanımızda misafir perverlik var ya!
Masayı misafirlerimize ikram etmemek olmazdı!

Sosyal tesislerden çıktık.
Yolun karşı tarafındaki evimize gitmek için el ele, göz göze büyük bir mutlulukla üst geçide geldik.
Aman Allah'ım!
Pazarda başlayıp, sosyal tesislerde başlayan mülteci yoğunluğu burada da artarak devam etmekte!
Her ailenin yanında 4=5 çocuk!
Asansöre binmek büyük mucize!
Ben beklemeyip merdivenlere doğru yöneldim. 
Eşim inatla bekledi ve o asansöre azınlık ve  tek TÜRK olarak bindi!
Asansörden inerken,
"Bu ne ya" diye serzenişte bulunduğunu  duydum.
= Ne oldu? dedim.
"Benden başka TÜRK  yok ve hepsi Suriyeli ve Afgan" dedi.
Gözlerim bir anda asansörden inenlere ilişti.
"Vay beee" dedim kendi kendime.

Üst geçidin üstünü  ise sormayın gitsin!
Sığınmacıların Türkiye'ye geçmek için kullandıkları  dar geçitlerin üstleri gibi insan doluydu!

Üst geçidin üstünden geçerken sesli bir şekilde "Yahşi, Yahşi, Türkiye Yahşi" deme muzipliğinide ihmal etmedim.
Kalabalığın arasından birbirimizin elini sımsıkı tutarak karşı tarafa geçtik ve evimize gittik.

Lafın kısası kendi memleketimizde azınlık durumuna düştük!
Sokaklar, pazarlar, marketler, toplu taşımalar vs. mültecilerle daha doğrusu çoğunluğunu Suriyelilerin oluşturduğu yabancılarla dolu.

Ülkeyi yönetenlerin bir an önce bu duruma el atmaları gerekmektedir!

Kimsenin ülkeyi yabancılarla teslim etmesine hakkı  yoktur!

Bu ülke Türklerindir ve sonsuza kadar Türklerin olmaya devam edecektir.

Ne mutlu Türk'üm diyene...

6 Ağustos 2024 Salı

Gülşah KUZUK, Buket BEKTAŞ ve Eylül YETİMOĞLU



Bugün köşemizde, iş dünyasında şirketlerin olmazsa olmaz departmanı İnsan Kaynakları’nın üç güzel insanını ağırlıyoruz.

Gülşah KUZUK, Buket BEKTAŞ ve Eylül YETİMOĞLU

İnsan Kaynakları denilince ilk akla gelen işe personel alımı ve maaşlar akla gelmektedir. Hal böyle olunca da meslekleri gereği İK’da çalışan kişiler ketun, resmi ve birazcık da soğuk kişiler olarak göze çarpmaktadır. Bu durum personel ile aralarına resmiyetin girmesine sebebiyet verebilmektedir.

Hürriyet İnsan Kaynakları başta İK Müdiresi Gülşah Hanım'ın önderliğinde olmak üzere Buket Hanım ve Eylül Hanım’ın katılımı ile adeta bu anlayışı yerle bir etmişlerdir. Hürriyet gazetesinde yeni nesil İnsan Kaynakları anlayışının uygulamadaki mimarlarıdırlar.

Yüzlerinde gülümseme hiç eksik olmaz.

Son derece samimi ve duyarlılar,

Sıcak kanlı, candan cana yakın insanlar.

Yanlarına gittiğinizde gözlerindeki samimiyet ve tebessümleri insanlara 'Hürriyet ailesi'' hissini fazlası ile vermektedir.

İş ile alakalı kendilerinden bir konuda yardım istediğinizde isteğiniz asla havada asılı kalmaz. Işık hızı ile  geri dönüş yaparlar. 

Çözüm odaklı, işlerini severek yapan, becerileri yüksek  iş ahlakı tavan yapmış son derece mütavazi insanlardırlar.

Kendi aralarında ise kıskanılacak kadar kuvvetli bir arkadaş ve dostluk bağı vardır.

Birbirlerine her alanda destek oldukları gözden kaçmamaktadır.

Yedikleri, içtikleri birdir.

Birlikte gezip, birlikte eğlenmeyi çok seviyorlar.

Kısacası üçü bir arada ''Tek vücut'' desek yerinde olur.

Hürriyet Gazetesinin bu üç güzel insanı evreni bir bütün olarak kabul ettiklerinden olsa gerek kendilerine hayvanlar aleminden her biri farklı bir dost edinmişlerdir.

Gülşah Hanım mütevaziliğinden olsa gerek kedisine ‘’PATRON’’ ismini takarak evde hakimiyeti kayıtsız şartsız kedisine bırakmıştır.

Buket Hanım kuşlar kadar özgür olabilmek adına ‘’HÜPÜ’’ adında cennetten kaçma son derece akıllı ve sevimli bir kuşu sahiplenmiştir. Boş zamanlarını hüpü ile eğlenerek geçirmek kendisine keyif verdiği her halinden belli olmaktadır.

Eylül Hanım ise hayatından masumiyet, güzellik, mutluluk, zariflik eksik olmasın diye Türkçe anlamı papatya olan ‘’DAİSY’’ adında bir köpek kendine dost edinmiştir.

Gezme, eğlenme denilince bu güzel ve özel insanların içinde Gülşah Kuzuk birinci sırada yer almaktadır. Haydi dünya turuna gidiyoruz deseniz dünden razı gelir ve hemen eşyalarını toplama başlar.

Gezmek, görmek, eğlenmek bol bol fotoğraf karesinde yer almak en büyük tutkusudur.

Erzincanlı oluşunun en belirgin özelliği sıcakkanlılığıdır. Erzincan’ın güzelliği yüzüne yansımış olacak ki gazetenin en güzel hanımlarından biridir.

Zarafeti ve nezaketi asla tartışılamaz.

Spor denilince akla ilk olarak tartışmasız Buket Bektaş gelmektedir.

Sabahın ilk ışıkları ile spora kalkması spora olan düşkünlüğünün belgesidir. 

Sporsuz bir hayat düşünememektedir. 

Buket Bektaş ve spor iç içedir.

Gözlerindeki parıltı, muhabbeti, duruşu, inceliği ve güzelliği Karadenizli oluşunun simgesidir.

Karadeniz insanının tüm özelliklerini fazlası ile taşımaktadır.

Eylül Yetimoğlu ise Miss Turkey güzellik kraliçesi olma şansı son derece yüksek, moda dünyasının yakından takip ettiği alışveriş tutkunu bir kraliçedir. 

Güvenilirliği, konuşkanlığı, güzelliği, cana yakınlığı  Karadeniz’in suyundan ya da havasından olsa gerek tıpkı Buket hanımda olduğu gibi Karadeniz insanının özelliklerini fazlası ile yansıtmaktadır..

Noktayı koymadan önce son bir bilgi daha eklemekte fayda vardır.

Meslekleri icabı olsa gerek  iyi birer gözlemci oldukları gibi insanlarla iletişim konusunda da son derece başarılı oldukları gözden kaçmamaktadır.

5 Ağustos 2024 Pazartesi

Batsın Bu Şehir



Bazen diyorsun "Batsın bu şehir."

Sabah işe gitmek için evden çıkmışsın!
Haftanın ilk iş günü,
Enerji yüklüsün.
Durağa geldiğinde muazzam bir trafikle karşılaşıyorsun.
Araçlar gitmiyor.
Tam bir saat geçmiş durağa geleli.
Ağaç olmuşsun.
Enerjin bitmek üzere. 
Ayakların, belin ayakta dikilmekten tutmaz olmuş. 
Sinirleniyorsun, ķüfrediyorsun ama nafile!
Durakta küçük adımlarla olta atarken etrafı kesiyorsun.
İlk önce arabaların müzik sesini son ayara açan başkalarını rahatsız eden bir sürü manyaklara takılıyorsun!
Sonra durağa gelen insanları seyrediyorsun.
Bu insanların çoğunluğu Suriyeli ya da Türkmenler. 
Ülke göçmenlerle dolmuş taşmış!
Elden gidiyor farkında değiliz!

Beklemeye devam ederken trafiği seyretmeye devam ediyorsun.
Ve trafikteki insanların aptallıklarını gördükçe mırıldanıyorsun ama kime karşı!
Bir saatten fazla olmuş hala durakta servis bekliyorsun!
Artık ayarların iyice bozulmuş, sinirin tavan yapmış, enerjin tamamen tükenmiş!
Haftanın ilk gününün ilk saatlerinde dağılmasın.
Bir taraftan ambulans sesi seni iyice bunalıma girmene sebeb oluyor.
Diğer taraftanda motosikletli sürücülerin uyuz uyuz bastıkları korna seslerini duyunca yanından geçerken bir yumruk yada tekme atasın geliyor.
Çünkü artık beklemekten dağılmış vaziyetesiniz ve sağlıklı düşünemiyorsunuz.

Bu arada içinden ettiğin küfürlerin dozajı iyice artıyor!
"Batsın bu şehir" diyorsun.
Çünkü bu şehri yaşanmaz hale getirdiler.

Ve ben lanet olsun hala servis bekliyorum...

Süleyman ARAT

 Bugün köşemizin konuğu Hürriyet Gazetesinin sembol kişilerinden Süleyman ARAT.

Kendisini tanımayan yoktur ama biz yine de kendisi hakkın da bir şeyler karalayalım.

Süleyman ARAT

Üçüncü kitabının yolda olduğu müjdesini vererek başlayalım.

36 yıllık foto muhabiri, gazeteci, yazar.

İstihbarat servisinde çalışırken ani bir kararla spor servisine transfer olan bir gazetecidir kendisi.

Koyu bir Beşiktaş taraftarıdır. Fakat kaderin cilvesi olması gerek ki 7/24 Fenerbahçe ile birliktedir 🙂 Flaşlarını hep Fenerbahçe için patlatlatmaktadır. 🙂

Süleyman Abi, hemen hemen her gün gazeteye koca bir bavul ile gelir. Elinde ki fotoğraf makinası ve bavulu ile turnikelerden geçerken mutlaka takılır, çat, çut diye sesler gelir. Böylelikle onun geçtiğini anlarsınız.

Süleyman Arat, yaptığı işi ‘’dünyanın en keyifli, en eğlenceli, en heyecanlı ve gururlu mesleği’’ olarak tanımlıyor. O yüzden ‘’dünya ya yüz kerede, bin kerede gelsem hepsinde gazeteci olurdum’’ diyecek kadar mesleğine aşık bir gazeteci. Aynı zamanda da Hürriyet gazetesinin sembol isimlerinden biri olmayı başarmış bir gazetecidir.

‘’Yokuş Yukarı’’ ve ‘’Türküm, Doğruyum, Çalışkanım, Şampiyonum’’ adı altında iki kitap yazarak adını ölümsüzleştiren Süleyman Abinin, madende hayatlarını kaybeden işçilerin hayatlarını romanlaştırdığı üçüncü kitabının çok yakında çıkacağı bilgisini de sizlere buradan ilk duyuran ben olayım.

Burada unutmadan söylemek te fayda vardır.
Bir gün kendisini bize ‘’Ben gazetenin patronuyum’’ diye tanıtırsa şaşırmayın. 🙂 Çünkü zaman zaman kendisini ‘’gazetenin sahibi gibi gördüğünü ve öyle davrandığı anlar da olduğunu’’ son kitabında dile getirmişti 🙂


Coşkun YENİAY ve MUSTAFA KINALI

 Bugün köşemizin konuğu mesleğin duayenlerinden, haberin merkezinde ki iki usta gazeteci Coşkun Yeniay ve Mustafa Kınalı.


Coşkun YENİAY,

Dünyada güneşin en güzel doğdu yer olarak ün yapan güzide şehrimiz Adıyaman doğumludur.

Mesleğe 80’li yılların ortalarında Mustafa Kınalı ile birlikte Anadolu Ajansında muhabir olarak başlamıştır.
Daha sonra bir dönem Milliyet gazetesinde çalıştıktan sonra Medyanın amiral gemisi Hürriyet’e transfer olmuştur.
Uzun yıllar DHA’ da editör olarak çalıştıktan sonra yakın zamanda emekliliğini isteyip Datça’ya yerleşen gazeteciler kervanına katılmıştır.

Mustafa KINALI,

Hemen hemen her evin avlusunda bulunan halı dokuma tezgahları ile halı dokumacılığı sanatının işlendiği yer olarak bilinen 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in memleketi Isparta doğumludur.

Coşkun Yeniay gibi mesleğe Anadolu Ajansında başlamıştır.
Uzun yıllardır Hürriyet Gazetesi’ de muhabir olarak çalıştıktan sonra haberin merkezi DHA’ ya editör olarak geçmiştir.

2003 yılında yaptığı bir haberden dolayı haberin gazetede yer alış biçimi kendi gazetesinde yazılı olarak eleştirerek Türk basınında ‘‘Kol kırılır, yen içinde kalır’’ tabusunu yıkan gerçek bir gazetecidir.

Kaderin cilvesi olsa gerek AA’da yolları kesişen Mustafa Kınalı ve Coşkun Yeniay birbirlerine çok iyi arkadaş olmalılar ki Hürriyet’e de beraber geldiler.

Uzun yıllar haberin havasını birlikte kokladılar.

Mesleklerine sahada başlayıp daha sonra haberin mutfağına geçen tepeden tırnağa gazetecilerdir.

Mustafa Kınalı da Coşkun Yeniay da haberciliğin gerçek kahramanlarıdır.

Mesleklerini severek, aşkla yapan usta gazetecilerdir.

Marka haberciliğin sembol gazetecilerindendir.

Coşkun Yeniay yapısı gereği ağır abi modunda iken, Mustafa Kınalı attığı küçük adımlarda da gülümseme vardır. Gülümsemesi hiç eksik olmaz.

Dostlukları, arkadaşlıkları candandır, sıcaktır.

Samimiyetleri içinizi ısıtır.

Günümüz dünyasında kaybolan ahde vefaya son derece değer veren çok kıymetli insanlardır.

Hayatları haberin içinde geçti.

Haber ile uyanıp yine haber ile yattılar.

En sonunda Coşkun Yeniay artık yeter deyip emekliliğe ayrılıp, yılların vermiş olduğu yorgunluğu Datça’da atmaktadır.

Mustafa Kınalı ise aşık olduğu mesleğinde yeni nesil gazetecilere ışık tutmak, yol göstermek adına haberin merkezinde kalmaya devam etmektedir.

Reyhan KİLMENT

 Bugün köşemizin konuğu, Hürriyet’te çeyrek asır gibi uzun bir süre çalışan ve gazete çalışanlarının ‘’Güzin Ablası’’ olarak bilinen son derece renkli bir sima olan Reyhan Kilment.


Reyhan KİLMENT

Reyhan Kilment denilince akla ilk olarak o incecik ruhu ile insanların yüreğine dokunuşu gelir.

Uzun yıllar gazetede üst düzey yönetici asistanlığı yapmıştır.

Beraber çalıştığı kişilere ve yaptığı işlere bakıldığında gazete içerisinde üst düzey bürokrat gibidir.

Gün yüzüne çıkmayan haberlerin, gazete içindeki yeni oluşumların, ve daha bir sürü olayların içinde olmasına rağmen etrafına ser verip sır vermeyen, görevine sadık son derece karakterli bir insandır.

Bütün bu nedenlerden dolayı Reyhan Kilment için ‘’GAZETENİN KARA KUTUSU’’ dersek yanılmış olmayız.

Çünkü başta Hasan Cemal, Ayşe Sözeri Cemal olmak üzere medyanın Amiral Gemisi Hürriyet’in dümeninde bulunan yayın yönetmenleri Fikret Bila ve Vahap Munyar’a yönetici asistanlığı yapmıştır.

Bir dönem İK direktörlüğünde de çalışmış olup, İnsan Kaynaklarının havasını da solumuştur.

Onca yoğunluğun arasında medyanın altın çocuğu Orhan Can’ın yayın hayatına geçirdiği Hürriyet WebTV haber sunuculuğunu da başarı ile yapıp kariyerini taçlandırmıştır.

Ekrandaki ses tonu, diksiyonu ve canlılığı ile izleyicilerin beğenisini kazanıp değme spikerlere taş çıkarmıştır.

Reyhan Kilment’in Hürriyet’in kuruluş yıl dönümleri ve kutlamalarının, gazetede olan etkinlik ya da konferansların vazgeçilmez sunucusu olduğunu da hatırlatmakta fayda vardır.

Reyhan Kilment, Kim olursa olsun herkese, o gülen yüzü, parlayan gözlerinin içi ve sevgi dolu yüreği ile günaydın ya da iyi akşamlar demeden geçmeyen ince ruhlu bir insandır.

Cana yakınlığı, sıcaklığı, samimiyeti ile adeta ‘’Sihirli Annem’ dizisindeki ‘’Betüş’’ rolünün gerçek kahramanıdır.

Her şeyden önce çok iyi bir dinleyicidir.
Herkesi dinler!
Bu yüzden kendisine ‘’Güzin Abla’’ yakıştırması da yapıldığını duymayanlara duyuralım.

Dinlerken ani kararlar ya da tepkiler verilmesine asla müsaade etmez.
Hep üç beş adım ilerisini düşünerek kararlar verilmesine öncülük etmiştir.
Asla duyduklarını kimseye anlatmaz ve paylaşmaz.
Çok iyi bir sırdaştır.

Reyhan Kilment,
Rumeli kökenli olup doğma büyüme İstanbulludur.

Deyim yerinde ise nesli tükenmekte olan tam bir İstanbul hanımefendisidir
Son derece aydınlık düşünceye sahip olup ileri görüşlüdür.
Her daim kibar, özenli ve mükemmeliyetçi bir karakterdir.

Reyhan Kilment’in çizgisi hep aynıdır!

Size dokunduğu andan itibaren şeker gibi bir insan olduğunu hemen anlarsınız. Çünkü size bunu hissettirir.

Cana yakınlığı herkese aynıdır.

Yüzünden gülümsemesi hiç eksik olmaz.

Etrafına hep pozitif enerji verir. Motivasyonunuz onun sayesinde hep yukarılarda olur!

Kısaca Reyhan Kilment güven demektir!

Sığınacağınız liman demektir!

Reyhan Kilment’in dikişten tutun, boya-badana işlerine kadar her alanda el becerilerine düşkün olduğunu bilmeyen yoktur.
Giydiği kıyafetlerin neredeyse hepsi kendi imalatıdır.
Hatta şahsi markası ‘Reyhan’ etiketini üretmiştir.

Son olarak Reyhan Kilment’in çok iyi yemek yaptığını da buradan duyurmakta fayda vardır.

Gazeteden ayrıldığı için kendisini çok özleyeceğiz ama daimi dostluğumuz dışarıda da devam edecek.

Hoşça kal güzel insan!