Kendi Vatanımızda Azınlık!
Dün akşam saat 7'ye doğru eşimle birlikte pazara gittik.
Amaç birşey almaktan ziyade uzun zamandır gitmediğimiz pazarın havasını solumaktı.
Adı üzerinde pazar!
Ne ararsan var. İnci boncuktan tut kavun, karpuz, limona kadar envayi çeşit sebze, meyve, bakkaliye,kahvaltılık, tekstil ürünleri vs.
Satıcıların sesleri de maşallah ada vapuru borusunun çıkan ses gibi gür ve kuvvetli.
Fiyatlar ise manav ve zincir marketlerin bayağı altında. En azından cep yakmıyor!
Fakat pazar tezgahlarda ki satıcılar haricinde Türk pazarı olmaktan çıkmış!
Pazar mülteci dolu. Afganından tutun, Pakistanlısı, Suriyelisine kadar birçok millet dolu.İte kaka alış veriş yapıyorlar.
Haklarıdır, yapacaklar elbette!
Aç duracak halleri yok ya!
Kalabalık bizi yormuş olmalı ki hemen pazardan çıkmak istedik.
Çıkarken adet yerini bulsun diye 2 adet kavun 1 koli yumurta alarak pazarı sonlandırdık.
O yorgunluk ile yürüme yolu üzerinde bulunan İBB Sosyal Tesislerine uğrayıp bir çay içelim dedik.
Demez olsaydık!
Aynı Kalabalık orada da var!
Sanki İstanbul'daki bütün sığınmacılar orada!
Sıraya girip bizde çay sırasını bekledik.
10 dakika sonra 2 çay alıp yudumlamaya başladık.
"Çay da ne güzel gidiyor" diye derin bir oh çekecektik ki İBB radyodan yapılan anons bir anda gardımızı düşürdü.
Zor bela kenardan köşeden bulduğumuz masayı mülteci dostlarımıza büyük bir keyifle bıraktık!
Nede olsa biz Türküz ve kanımızda misafir perverlik var ya!
Masayı misafirlerimize ikram etmemek olmazdı!
Sosyal tesislerden çıktık.
Yolun karşı tarafındaki evimize gitmek için el ele, göz göze büyük bir mutlulukla üst geçide geldik.
Aman Allah'ım!
Pazarda başlayıp, sosyal tesislerde başlayan mülteci yoğunluğu burada da artarak devam etmekte!
Her ailenin yanında 4=5 çocuk!
Asansöre binmek büyük mucize!
Ben beklemeyip merdivenlere doğru yöneldim.
Eşim inatla bekledi ve o asansöre azınlık ve tek TÜRK olarak bindi!
Asansörden inerken,
"Bu ne ya" diye serzenişte bulunduğunu duydum.
= Ne oldu? dedim.
"Benden başka TÜRK yok ve hepsi Suriyeli ve Afgan" dedi.
Gözlerim bir anda asansörden inenlere ilişti.
"Vay beee" dedim kendi kendime.
Üst geçidin üstünü ise sormayın gitsin!
Sığınmacıların Türkiye'ye geçmek için kullandıkları dar geçitlerin üstleri gibi insan doluydu!
Üst geçidin üstünden geçerken sesli bir şekilde "Yahşi, Yahşi, Türkiye Yahşi" deme muzipliğinide ihmal etmedim.
Kalabalığın arasından birbirimizin elini sımsıkı tutarak karşı tarafa geçtik ve evimize gittik.
Lafın kısası kendi memleketimizde azınlık durumuna düştük!
Sokaklar, pazarlar, marketler, toplu taşımalar vs. mültecilerle daha doğrusu çoğunluğunu Suriyelilerin oluşturduğu yabancılarla dolu.
Ülkeyi yönetenlerin bir an önce bu duruma el atmaları gerekmektedir!
Kimsenin ülkeyi yabancılarla teslim etmesine hakkı yoktur!
Bu ülke Türklerindir ve sonsuza kadar Türklerin olmaya devam edecektir.
Ne mutlu Türk'üm diyene...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder